25 Kasım 2015 Çarşamba

BU BİR UÇAK MI YOKSA DAHA FAZLASI MI?

BU BİR UÇAK MI YAKSA DAHA FAZLASI MI?

Soğuk savaş bitti derken, çevremizde, sıcağının hayalini kuranların olduğunu görmek gerekir. Savaşlarda bulunmayacak ve haliyle ölmeyecek kişiler için savaşlar çekici ve heyecan verici olabilir. Ancak, uzun yıllar savaşan ve savaşın izlerini bedeninde taşıyan biri olarak söylemek zorundayım, savaşlarda ilk önce masumiyet ölür. Kimse kendini aldatmasın, savaşlar ekran karşısında, klavye arkasından, avuçtaki fareyi tıklayarak oynadığınız gibi değildir. Sanal âlemde savaşmak –her iki manada sanal âlemi kast ediyorum- eğlenceli gelebilir ama savaşın gerçeği şiddeti ölümle perçinler.
24.11.2015 günü sabah saatlerinde iki F-16 uçağından oluşan bir Türk hava kolu, sınır ihlali yaptığı tespit edilen Rus SU-24 avcı bombardıman uçağını, Suriye hava sahası üzerindeyken vurarak düşürdü.
Her iki taraf da uçağın radar izini yayımladı. Türk tarafının yayımladığına göre vurulun uçağın, sınırı, topraklarımızın Suriye topraklarına ince bir hat halinde girdiği yerden birkaç saniyeliğine ihlal edip çıktığı ve çıktıktan sonra vurulduğu anlaşılıyor.
Rus tarafının açıkladığında ise böyle bir giriş yok. Onların haritaları daha değişik olabilir diyerek bunu geçiyorum.
Bunun yanında bağımsız olduğunu düşündüğüm ama ille de yandaş olacaksa bizim tarafımızda olduğu değerlendirilebilecek birkaç kişi ise, uçağın sınır ihlali yaptıktan sonra Suriye topraklarında düşürüldüğünü beyan ediyor. Dayanak noktaları ise uçağın ısı taramasıdır. Sınır ihlali yaptığı iddia edilen hava aracını, hiçbir şüpheye neden olmamak için ihlali yaptığı yerde ve anda vurmak gerekir. Buna karşı kimse bir şey iddia edemeyeceği gibi haklıyken haksız duruma düşmek gibi bir rizikosu da yoktur. 
Bahsettiğimiz kişilerden biri ABD Hava Kuvvetleri Komutanı eski yardımcısı General Thomas Mclnerney olup diğeri ise halen görevde olan bir yetkilidir. Emekli General Mcelnerney esasında uçak düşürmenin bir kasıt unsuru taşıdığını da beyan ederek, bunu, bizzat cumhurbaşkanının provokasyonu olarak niteledi ve gizli bir ajandası olduğundan şüphelendiğini de beyan etti.   
Bunlara koşut olarak, Rus dış işleri bakanı da olaya kasıt unsuru taşıdığı gözü ile bakıyor. Olayları değerlendirdiğimizde bunu görmek mümkündür. Çünkü normal şartlarda 10-15 mil kala ikaz edilmesi gereken uçaklar, yaşanan olayda, hava üssünden kalkar kalkmaz takibe alınıyor ve 30 mil kala ikaz ediliyor. Söylendiğine göre toplamda 10 kez ikaz ediliyor. Bu rakam da çok büyüktür. Bunun makul ve mantıklı olanı üç kezdir. Bu da sınıra daha yakın mesafede uyarının yapılması anlamını üzerinde taşır. Bir diğer uygulama olan paralel uçup kendini göstermek ve dikkatini çektikten sonra gerekli uyarıyı yapmaktır. Düşen uçağın ikinci pilotu ve aynı zamanda silah operatörü olan kişi de bilinenlere hiçbir sesli veya görsel uyarı gelmedi diyerek katkıda bulunuyor.
Bir ülkenin silahlı kuvvetleri, kendine, uluslararası hukukla tanınmış haklarını kullanarak kendi kara, hava, uzay ve deniz sınırlarını korumak yükümlülüğündedir. Adı anılan görev mevcut çağdaş silah sistemleri ile yapılır. Eğer çağa uygun silah sistemleriniz yok ise bunu yapmanız mümkün değildir.
Yukarıda kısaca değindiğimiz konuyu, her iki tarafın uzmanları ile bağımsız uzmanların bilgisine bırakıp, diyeceklerine saygı duyacağımızı beyan ederek yaşanan sıcak gerilimin olası sonuçlarına bakmak isterim.
Glasnost ve Perestroyka sonrası eski SSCB yeni Rusya ile aramızda kara sınırı kalmamıştır. İncelendiğinde hem iyi yanları hem de kötü yanları olan bir durumdur bu. Konumuz bu da olmadığı için geçiyorum.
Ülkemin yöneticileri, kişisel kaprislerini de öne çıkararak, muhtemelen gizli ajandalarının bir gereği olarak, Suriye ile gereksiz bir gerginlik çıkmasına neden oldular. Bilinen süreçlerden geçildi ve Rusya Eylül 2015’den beri güney komşumuz oluverdi. Rusya’ nın Suriye’deki sıcak savaşa fiilen girmesi batı ülkelerinde olduğundan daha fazla ülkemizin yöneticilerini gerdi. Gerilme sebeplerinin “Emevî Camiinde Cuma namazı kılamayacak olmaları” olduğunu değerlendirmiyorum. Daha derin ve henüz su yüzüne çıkmamış gizli ajandada kayıtlı olduğunu değerlendiriyorum. Basitçe, tamamen parasal bir sebep de olabilir, mesela yasa dışı petrol ticareti gibi...
Yaşanan olayın zaman içinde uluslararası arenada hukuki, ticari, askeri, ekonomik, adli, yalnızlaşma gibi boyutlarının olabileceğini değerlendiriyorum. İlk anda akla gelen teröristlere yardım ve yataklık ile suçlanarak uluslararası adalet divanında devlet veya yöneticiler bazında birey olarak yargılanmak olabilir. Yıllarca terörle mücadele eden bir devletin terörist ülke ve teröre yardım yataklık eden ülke şeklinde yaftalanması hiç hoş olmasa gerek. Uzun zamandır birçok ülke ve birey ülkemiz aleyhine çeşitli şikayetlerde bulunuyor. Bunun yanında yurt içinde de bu şikayetlerin hem ulusal yargıya hem de uluslararası yargıya yapıldığı da bir gerçektir.
Asıl üzerinde durmak istediğim nokta ise her iki devletin birbirlerine yaşatacakları sorunlardır. Gücünü milli iradeden aldığını iddia ve beyan edenlerin kurdukları cümleleri bir kenara bırakarak, diğer devletler ile yaptıkları gizli anlaşmalarda nelerin olduğunu merak ediyor ve aklıma gelen sıkıntı noktalarını aşağıya sıralıyorum:
1.Rusya ile doğal kara sınırımız kalmamışken, 2015 sonbaharından itibaren güney komşumuz olduğunu bir sabah uyandığımızda görüverdik. Artık Ruslar sıcak denizlere inmişlerdi ve bunu da konuşlanacakları yer olan bugünkü Suriye topraklarındaki çıbanbaşlarını patlatarak perçinlemekteydiler. Eminim, yöneticileri sadece kendilerinin olduğu samimi ortamlarda, sıcak denizlere inmelerine olanak sağlayan bizim yöneticilerimize votka kadehleri eşliğinde teşekkür ediyorlardır.
2.Eskiden tüm dünyayı ayağa kaldıran S-300 füzelerinin daha gelişmiş ve batıda emsali olmayan S-400 füzelerini sıcak denizlere yerleştirme kararı aldılar ve hiçbir ülkeden ses çıkmadı. Normal zamanlarda olsaydı yer yerinden oynardı. Hatırlatırım; Yunanistan S-300 füzelerini Kıbrıs adasına yerleştirmek istemiş ve Türk devleti bunu savaş sebebi sayacağını beyan ederek ciddiyetini belirtmişti. Sonuçta Kıbrıs’a yerleştirilmedi, Girit adasına yerleştirildi.
3.Doğalgaz hem ısınmamızda hem de elektrik üretiminde ilk sırada olan yakıttır. İşlevi bu olan gazı en çok, uçağını düşürdüğümüz ülkeden alıyoruz. Vanaların Rusya topraklarında olduğunu ve başında bir Rus’un durduğunu hatırlatmakla yetineceğim şimdilik.
4.Tüm çevrecilerin karşı çıktığı ve neredeyse tüm aklı başında ülkelerin uzun zamandır vazgeçtiği nükleer santrallerden ilkini Mersin-Akkuyu’da Ruslar yapmakta. Zaman içinde geciktirileceğini veya sürekli maliyet artışı teklif edeceklerini veya en önemli kısmına gelindiğinde işi bırakacakları gibi birçok pasif direniş bağlamında burun sürtme eylemine girişeceklerini değerlendiriyorum.
5.Ülkemizin bacasız sanayi diye adlandırılan sektörü olan turizmi, genelde, Rus turistler canlandırıyordu. Dile kolay 4 milyon civarında turist geliyordu. İlk tepkilerden en önce gösterileni Türkiye’ye gitmeyin oldu. Turizmin gelecek sezondan itibaren bu sezonu ışıldakla arayacağına eminim.
6.Ülkemizin yaş meyve ve sebzesini en çok satın alan ülke Rusya idi.
7.Günümüz silah sanayiinde en özgün silahları üretenler Ruslardı. Bunlarla olan ilişkimiz de tüm askeri ilişkiler askıya alındı açıklaması ile düşük profilli hale gelecektir. Muhtemeldir ki, askeri ateşe bavulunu bulunduğu yerden indirmiş ve tozunu almakla meşguldür.
8.Şangay işbirliği örgütü ve BRICS ülkelerine dâhil olma ile Karadeniz Gücünü geliştirme hayalinin de hayal olduğunu söylemek kehanet olmasa gerek.
9.Bir dönemler 40 milyar dolarlar seviyesine kadar çıkan ticaret hacminin hızlı bir düşüş yaşayacağına ve esasında bu düşüşün tamamen ülkemiz aleyhine olacağını değerlendiriyorum.
Bu maddelemelerden şu sonuç çıkmamalıdır: keşke vurmasaydık. Hayır, bunu demek istemiyorum. Egemen bir devlet isen senin egemenlik haklarına zarar veren her olaya karşı bir tedbir getirirsin. Bu zaten devlet olmanın getirdiği bir görev olmakla birlikte haktır da. Ancak özellikle bağımsız çevrelerden tepki gelmeyecek profesyonellikte yapılması gereklidir.
Güven KAYA
25.11.2015/ANAKARA



1 yorum: