BU BİR UÇAK MI YAKSA
DAHA FAZLASI MI?
Soğuk savaş bitti derken,
çevremizde, sıcağının hayalini kuranların olduğunu görmek gerekir. Savaşlarda
bulunmayacak ve haliyle ölmeyecek kişiler için savaşlar çekici ve heyecan
verici olabilir. Ancak, uzun yıllar savaşan ve savaşın izlerini bedeninde
taşıyan biri olarak söylemek zorundayım, savaşlarda ilk önce masumiyet ölür.
Kimse kendini aldatmasın, savaşlar ekran karşısında, klavye arkasından,
avuçtaki fareyi tıklayarak oynadığınız gibi değildir. Sanal âlemde savaşmak
–her iki manada sanal âlemi kast ediyorum- eğlenceli gelebilir ama savaşın gerçeği
şiddeti ölümle perçinler.
24.11.2015 günü sabah saatlerinde
iki F-16 uçağından oluşan bir Türk hava kolu, sınır ihlali yaptığı tespit
edilen Rus SU-24 avcı bombardıman uçağını, Suriye hava sahası üzerindeyken
vurarak düşürdü.
Her iki taraf da uçağın radar
izini yayımladı. Türk tarafının yayımladığına göre vurulun uçağın, sınırı,
topraklarımızın Suriye topraklarına ince bir hat halinde girdiği yerden birkaç
saniyeliğine ihlal edip çıktığı ve çıktıktan sonra vurulduğu anlaşılıyor.
Rus tarafının açıkladığında ise
böyle bir giriş yok. Onların haritaları daha değişik olabilir diyerek bunu
geçiyorum.
Bunun yanında bağımsız olduğunu
düşündüğüm ama ille de yandaş olacaksa bizim tarafımızda olduğu değerlendirilebilecek
birkaç kişi ise, uçağın sınır ihlali yaptıktan sonra Suriye topraklarında düşürüldüğünü
beyan ediyor. Dayanak noktaları ise uçağın ısı taramasıdır. Sınır ihlali
yaptığı iddia edilen hava aracını, hiçbir şüpheye neden olmamak için ihlali
yaptığı yerde ve anda vurmak gerekir. Buna karşı kimse bir şey iddia
edemeyeceği gibi haklıyken haksız duruma düşmek gibi bir rizikosu da
yoktur.
Bahsettiğimiz kişilerden biri ABD
Hava Kuvvetleri Komutanı eski yardımcısı General Thomas Mclnerney olup diğeri
ise halen görevde olan bir yetkilidir. Emekli General Mcelnerney esasında uçak
düşürmenin bir kasıt unsuru taşıdığını da beyan ederek, bunu, bizzat cumhurbaşkanının
provokasyonu olarak niteledi ve gizli bir ajandası olduğundan şüphelendiğini de
beyan etti.
Bunlara koşut olarak, Rus dış
işleri bakanı da olaya kasıt unsuru taşıdığı gözü ile bakıyor. Olayları
değerlendirdiğimizde bunu görmek mümkündür. Çünkü normal şartlarda 10-15 mil
kala ikaz edilmesi gereken uçaklar, yaşanan olayda, hava üssünden kalkar
kalkmaz takibe alınıyor ve 30 mil kala ikaz ediliyor. Söylendiğine göre
toplamda 10 kez ikaz ediliyor. Bu rakam da çok büyüktür. Bunun makul ve
mantıklı olanı üç kezdir. Bu da sınıra daha yakın mesafede uyarının yapılması
anlamını üzerinde taşır. Bir diğer uygulama olan paralel uçup kendini göstermek
ve dikkatini çektikten sonra gerekli uyarıyı yapmaktır. Düşen uçağın ikinci
pilotu ve aynı zamanda silah operatörü olan kişi de bilinenlere hiçbir sesli
veya görsel uyarı gelmedi diyerek katkıda bulunuyor.
Bir ülkenin silahlı kuvvetleri,
kendine, uluslararası hukukla tanınmış haklarını kullanarak kendi kara, hava,
uzay ve deniz sınırlarını korumak yükümlülüğündedir. Adı anılan görev mevcut çağdaş
silah sistemleri ile yapılır. Eğer çağa uygun silah sistemleriniz yok ise bunu
yapmanız mümkün değildir.
Yukarıda kısaca değindiğimiz
konuyu, her iki tarafın uzmanları ile bağımsız uzmanların bilgisine bırakıp, diyeceklerine saygı duyacağımızı beyan ederek yaşanan sıcak gerilimin olası
sonuçlarına bakmak isterim.
Glasnost ve Perestroyka sonrası
eski SSCB yeni Rusya ile aramızda kara sınırı kalmamıştır. İncelendiğinde hem
iyi yanları hem de kötü yanları olan bir durumdur bu. Konumuz bu da olmadığı
için geçiyorum.
Ülkemin yöneticileri, kişisel
kaprislerini de öne çıkararak, muhtemelen gizli ajandalarının bir gereği olarak, Suriye ile gereksiz bir gerginlik çıkmasına neden oldular. Bilinen süreçlerden
geçildi ve Rusya Eylül 2015’den beri güney komşumuz oluverdi. Rusya’ nın Suriye’deki
sıcak savaşa fiilen girmesi batı ülkelerinde olduğundan daha fazla ülkemizin
yöneticilerini gerdi. Gerilme sebeplerinin “Emevî Camiinde Cuma namazı
kılamayacak olmaları” olduğunu değerlendirmiyorum. Daha derin ve henüz su
yüzüne çıkmamış gizli ajandada kayıtlı olduğunu değerlendiriyorum. Basitçe, tamamen parasal bir sebep de olabilir, mesela yasa dışı petrol ticareti gibi...
Yaşanan olayın zaman içinde
uluslararası arenada hukuki, ticari, askeri, ekonomik, adli, yalnızlaşma gibi
boyutlarının olabileceğini değerlendiriyorum. İlk anda akla gelen teröristlere
yardım ve yataklık ile suçlanarak uluslararası adalet divanında devlet veya
yöneticiler bazında birey olarak yargılanmak olabilir. Yıllarca terörle
mücadele eden bir devletin terörist ülke ve teröre yardım yataklık eden ülke
şeklinde yaftalanması hiç hoş olmasa gerek. Uzun zamandır birçok ülke ve birey
ülkemiz aleyhine çeşitli şikayetlerde bulunuyor. Bunun yanında yurt içinde de
bu şikayetlerin hem ulusal yargıya hem de uluslararası yargıya yapıldığı da bir
gerçektir.
Asıl üzerinde durmak istediğim
nokta ise her iki devletin birbirlerine yaşatacakları sorunlardır. Gücünü milli
iradeden aldığını iddia ve beyan edenlerin kurdukları cümleleri bir kenara
bırakarak, diğer devletler ile yaptıkları gizli anlaşmalarda nelerin olduğunu
merak ediyor ve aklıma gelen sıkıntı noktalarını aşağıya sıralıyorum:
1.Rusya ile doğal kara sınırımız
kalmamışken, 2015 sonbaharından itibaren güney komşumuz olduğunu bir sabah
uyandığımızda görüverdik. Artık Ruslar sıcak denizlere inmişlerdi ve bunu da
konuşlanacakları yer olan bugünkü Suriye topraklarındaki çıbanbaşlarını
patlatarak perçinlemekteydiler. Eminim, yöneticileri sadece kendilerinin olduğu
samimi ortamlarda, sıcak denizlere inmelerine olanak sağlayan bizim
yöneticilerimize votka kadehleri eşliğinde teşekkür ediyorlardır.
2.Eskiden tüm dünyayı ayağa
kaldıran S-300 füzelerinin daha gelişmiş ve batıda emsali olmayan S-400
füzelerini sıcak denizlere yerleştirme kararı aldılar ve hiçbir ülkeden ses
çıkmadı. Normal zamanlarda olsaydı yer yerinden oynardı. Hatırlatırım; Yunanistan
S-300 füzelerini Kıbrıs adasına yerleştirmek istemiş ve Türk devleti bunu savaş
sebebi sayacağını beyan ederek ciddiyetini belirtmişti. Sonuçta Kıbrıs’a yerleştirilmedi,
Girit adasına yerleştirildi.
3.Doğalgaz hem ısınmamızda hem de
elektrik üretiminde ilk sırada olan yakıttır. İşlevi bu olan gazı en çok, uçağını düşürdüğümüz ülkeden alıyoruz. Vanaların Rusya topraklarında olduğunu
ve başında bir Rus’un durduğunu hatırlatmakla yetineceğim şimdilik.
4.Tüm çevrecilerin karşı çıktığı
ve neredeyse tüm aklı başında ülkelerin uzun zamandır vazgeçtiği nükleer
santrallerden ilkini Mersin-Akkuyu’da Ruslar yapmakta. Zaman içinde
geciktirileceğini veya sürekli maliyet artışı teklif edeceklerini veya en
önemli kısmına gelindiğinde işi bırakacakları gibi birçok pasif direniş bağlamında
burun sürtme eylemine girişeceklerini değerlendiriyorum.
5.Ülkemizin bacasız sanayi diye
adlandırılan sektörü olan turizmi, genelde, Rus turistler canlandırıyordu. Dile
kolay 4 milyon civarında turist geliyordu. İlk tepkilerden en önce gösterileni
Türkiye’ye gitmeyin oldu. Turizmin gelecek sezondan itibaren bu sezonu
ışıldakla arayacağına eminim.
6.Ülkemizin yaş meyve ve
sebzesini en çok satın alan ülke Rusya idi.
7.Günümüz silah sanayiinde en
özgün silahları üretenler Ruslardı. Bunlarla olan ilişkimiz de tüm askeri
ilişkiler askıya alındı açıklaması ile düşük profilli hale gelecektir. Muhtemeldir
ki, askeri ateşe bavulunu bulunduğu yerden indirmiş ve tozunu almakla meşguldür.
8.Şangay işbirliği örgütü ve
BRICS ülkelerine dâhil olma ile Karadeniz Gücünü geliştirme hayalinin de hayal
olduğunu söylemek kehanet olmasa gerek.
9.Bir dönemler 40 milyar dolarlar
seviyesine kadar çıkan ticaret hacminin hızlı bir düşüş yaşayacağına ve
esasında bu düşüşün tamamen ülkemiz aleyhine olacağını değerlendiriyorum.
Bu maddelemelerden şu sonuç
çıkmamalıdır: keşke vurmasaydık. Hayır, bunu demek istemiyorum. Egemen bir
devlet isen senin egemenlik haklarına zarar veren her olaya karşı bir tedbir
getirirsin. Bu zaten devlet olmanın getirdiği bir görev olmakla birlikte haktır
da. Ancak özellikle bağımsız çevrelerden tepki gelmeyecek profesyonellikte
yapılması gereklidir.
Güven KAYA
25.11.2015/ANAKARA
Abi, eline sağlık. Çok önemli konulara değinmişsin.
YanıtlaSil