EVET,
DAHA FAZLASI
Önceki yazıda
düşürülen uçağa anlam yükleyerek “bir uçak mı yoksa daha fazlası mı” diye
sormuştum.
Her aklı başında olan
ve kendini “yurttaş/birey” olarak değerlendiren herkesin gördüğü gibi daha
fazlası olduğu ortaya çıktı. Nedir bu daha fazlası?
-Rusya Federasyonu
kendini bu olayda derin bir şekilde mağdur olarak gördü. İster SSCB döneminde
ister sonraki dönemde olsun, 1945 Mayısından beri birbirinin ezeli düşmanı olan
ABD ve Rusya karşılıklı olarak hava sahalarını birçok kez ihlal ettiler. Hem de
kasıtlı olarak yapıldı bunlar. Sadece havada mı oldu bu ihlaller? Hayır, hem
üstünden hem de altından olmak üzere denizde de kara sularına girmek ve
seyretmek sayısız defa oldu. Benim bildiğim, sadece, bir kez o da ABD’nin casus
uçağı olan ve ihlal süresi çok daha fazla olan U-2, SSCB üzerinde düşürüldü.
Pilotu “sağ” yakalandı ve yargılandı. Sınırımızda yaşanan olayda pilot canlı
olarak koltuğu ile fırlıyor ve paraşütü açılıyor. Ancak indiği yerde
öldürülüyor. Kimileri diyor ki, yerden açılan ateşle öldürüldü, olabilir.
Dahası işkence ediliyor. Bir uçağın düşürülmesinden çok, pilotun işkence
edilmesi ve öldürülmesi bağlı olduğu ülkeyi derinden yaralar. Hatırlatırım;
Cengiz Topel.
Bu bağlamda, unutmamak
gerekir ki, Sina Yarımadası üzerinde IŞİD’ in sabotajı üzerine düşürülen yolcu
uçağı, gösterilen sert tepkiye ortam hazırlayan en önemli etkenlerden biridir.
Nedir bu sert tepkiler veya diğer deyişle “daha fazlası?”
-Rusya önümüzdeki
haftadan itibaren geçerli olmak üzere, ülkemizden beyaz et alımını iptal etti.
Bir yıllık dışsatım hacmi 20 milyon doların üstünde olan bir ekonomik girdi,
“girdi.”
-Tüm Rus tur firmaları
Türkiye operasyonlarını iptal etti. 4 milyon civarındaki turist artık yok.
Büyük ihtimalle, önümüzdeki dönemlerde Suriye bu turistleri havada kapacak.
Öncesinde ise diğer Akdeniz ülkelerinin pastadan alacağı pay artacak.
-Meridyen Fuarcılığın
organizasyonu ile yapı fuarına giden Türk işadamları, fuar alanından dışarı
çıkarıldı. Polis karakolunda eksik/usulsüz evraktan ceza kesildi ve Soçi’ye
götürüldüler. Oradan da ülkemize gönderilmeyi bekliyorlar. Kısacası artık sizi
ülkemizde istemiyoruz diyorlar.
-Israrla ve üzerine
basa basa, tüm askeri faaliyetleri askıya aldıklarını birçok kez en yetkili
makamlar ağzıyla beyan ettiler.
-Boş uçak göndererek
ülkemizde bulunan vatandaşlarını geri çağırdılar. Kullandıkları gerekçe ise
ülkemizde terör tehdidinin varlığıydı. Bu gerekçe, zamanla, terörist ülke
tanımlamasına evrilmeye uygundur.
-Ülkelerinde iş yapan
inşaat firmalarının boykot edileceğini, kısa zaman sonra üzerlerine mafyanın
salınacağını, adam kaçırılacağını ve tehdit ile para elde edileceğini
değerlendiriyorum.
-kaba inşaatı sürmekte
olan nükleer santralin durumunu da değerlendirmeye alacaklarını beyan ettiler.
-Suriye’ye, hiç zaman
kaybetmeksizin, S-400 füzelerini yerleştirdiler. Zaman alacağını
değerlendirdiğim bu yerleştirme işi, söylendikten hemen sonraki 48 saat içinde
gerçekleşti. Artık ülkemizin her yeri emniyette değil. Tüm havaalanlarının
izlendiğini değerlendiriyorum.
-Ruslar tarafından, Ocak 2016 dan itibaren vize muafiyeti askıya alındı. Gerekçe olarak Türkiye'nin terör tehlikesi yaratması gösterildi.
-Ruslar tarafından, Ocak 2016 dan itibaren vize muafiyeti askıya alındı. Gerekçe olarak Türkiye'nin terör tehlikesi yaratması gösterildi.
Türkiye cumhurbaşkanı
uçak düşürüldükten hemen sonra, ilk açıklamayı yapmak istercesine, hava sahası
ihlalini ve sıcak teması bildirdi. Belli ki, sevinçliydi. Dün, basına yansıyan
sözlerinde ise “biz o uçağın Rus uçağı olduğunu bilmiyorduk. Bilseydik daha değişik
davranırdık” dedi. Bu beyanatı daha önce yaptığı beyanatları ile çelişiyordu.
Daha önce yine ihlal edilsin yine düşürürüz diyen bir cumhurbaşkanı, daha sonra
niye böyle bir tavır içine girer, anlaşılır değil. Biz anlaşılmaz olduğunu
söylerken, bazıları ise cumhurbaşkanını İslam peygamberi ile kıyaslayarak “on
üç yıl geride kaldı. Mekke dönemi de on üç yıldı. Şimdi Medine dönemi için
‘bismillah’ deme zamanı…” diyerek gaz veriyor. Yani anlayanlar var ve savaş
istiyor. Herkes dindar olduğuna göre Mekkî ayetler ile Medenî ayetler
arasındaki farkı anlatmama gerek yok diye düşünüyorum. Umarım yanılmıyorumdur.
Son 10-15 günlük zaman
zarfında, Rus uçakları diğer hedefleri de bombalamaya devam ederken, IŞİD’ in
elinde bulunan petrol depolama tesisleri, akaryakıt tankerleri ve petrol üretim
alanlarını bombalamayı öne çekti. Birçok depolama tesisi yanında 500 den fazla
tankeri de tahrip ettiler. Bu IŞİD için ciddi bir kayıptır. Bu kayıp sadece
IŞİD için midir? Öyle olmadığını Putin’in sözlerinden anlıyoruz: “Gece gündüz
akaryakıt pompalanıyor ve naklediliyor. Türkiye’de birileri bundan kazanç
sağlıyor. O birileri hükümete yakın kişilerdir.” Dünyanın en önemli devlet
başkanlarından biri, bu sözleri diplomatik sınırları da aşarak, söylüyorsa
kesin olarak tespit ettiği ve bildiği, hatta elinde belgeleri olan, bazı
gerçeklere vakıftır diye değerlendiriyorum. IŞİD ve benzerlerine tırlar dolusu
silah ve mühimmat gönderdiğimiz artık ulusal yargı kayıtlarına geçti. Hatta
uluslararası yargı kayıtlarına da geçti. Ayrıca IŞİD ve benzerlerinin ülkemizi
yönetenlerin tarafından “öz evlatlar” olarak nitelendirildiği ve ülkemiz
hastanelerinde tedavi edildikleri, otellerinde konakladıkları da yerel ve
ulusal basın-yayın kayıtlarına geçti.
Cumhurbaşkanı, Putin’i
bu sözlerini ispata çağırdı. İspat edemez ise müfteri olarak nitelendireceğini
beyan etti. Evet, dedikleri doğru değilse o kişi iftiracıdır. Hem de en
adisinden. Ancak biz Türk vatandaşları olarak zamanın başbakanı tarafından
“pekaka terör örgütü ile görüşülüyor deniyor, görüşen şerefsizdir. İddia eden
ise ispat edemezse müfteridir” gibi birçok lafın dendiğini ve bir zaman sonra
tüm bunların gerçek olduğunu bizzat o kişinin ağzından duyduğumuzu da
biliyoruz. Her ne kadar balık hafızalı seçmen kitlesi bu ülkede hayli yekûn
tutuyorsa da gerçekleri unutmayan ve asla unutmayacak olan bir kitlenin varlığı
da yadsınamaz.
Derken, sanki birkaç
haftadır oradaymışlar gibi birden Bayır-Bucak Türkmenleri hatırlanır oldu. Tam
bu noktada herkesçe bilindiğine inandığım bir gerçeği hatırlamak durumundayız:
bu iktidar en başından beri (2002) hiçbir Türkmen ile ilgili iyi şeyler
düşünmemiştir. Türkmenler alevi olarak değerlendirilmiş olup mezhepçilik
kırımına uğramıştır. Dahası bir zamanlar ana muhalefet partisi başkanı olan
Deniz Baykal bile Alevilikle suçlanmış olup aşağılanmaya çalışılmıştır. Bir
insanın alevi olması asla ve asla bir suç veya ayıp değildir. Türkmenlerin
Sünni olması bile bu durumu değiştirmeye yetmemiştir. Telafer’ deki Türkmenler
katledilirken, onları katleden ABD askerlerine, o zamanın başbakanı “hayır dua”
ettiğini beyan ediyordu, tıpkı bağımsız ve suçsuz Irak milleti ve askerlerine
yapılanlara dua ettikleri gibi… İktidarın, Suriye’deki Türkmenler konusunda
ciddi ve samimi olduğuna inanmak için daha fazla delil gerektiğini beyan
etmekte fayda görüyorum.
Selçuklu-Osmanlı
karışımı bir yapılanmanın peşine düşenler bilmez ama o Türkmenler yüzlerce yıldır
oradalar. Ve inanın hiç korkup kaçmadılar. Süleyman Şah Türbesinin bir gecede
kaçırılması operasyonunu hatırlatmak istiyorum. O Türkmenlerin içinde IŞİD ve
benzerlerine müzahir olanların olduğu bir gerçek. O yüzden Suriye ordusu oraya
operasyon yaparken Rus hava kuvvetleri de bölgeyi bombalıyordu. Ayrıca
bölgedeki petrol üretimi ile ilgili alanları da bombalıyordu. Tüm davanın, esasında,
parasal olduğuna olan inancım hiç sarsılmış değildir. Yeryüzündeki tüm iktidar
kavgaları ve çatışmalar tamamen para yüzündendir. Cumhurbaşkanının, başbakan
olduğu dönemdeki dört bakanın ve kendisinin oğlu ile yaptığı konuşmaları basın
yayın organlarında çıkmıştı. Her ne kadar kendileri buna montaj dedilerse de
bağımsız ve tarafsız kuruluşlar montaj olmadığını ispat ve beyan ettiler.
Bunların da unutulmadığı bir toplum kesiminin varlığını yinelemek durumundayım.
Tam bu noktada
Putin’in söylediklerini bir kez daha düşünmenizi öneriyorum. Bu önerimi de
internet fenomeni (fena meni veya fenameni değil) Fuat Avni’nin ekim ayında
attığı “Y…d, bir Rus uçağı düşürmek istiyor…” tiviti ile desteklemek istiyorum.
Bu tivit Putin ve hükümet sözcüsü tarafından da dile getirildi. Bu desteğe bir
de takviye atarak devam etmekte fayda var: CNN muhabiri Fareed Zakaria “eğer
Rus pilotlar küçük bir hata yaptıysa bile, Türkiye’ nin buna tepkisi
orantısızdı. Sanki böyle bir olay için bahane arıyorlardı.” Evet, katılıyorum.
Başkalarına zarar vermek için bahane arayanlar, zaman içinde kendilerine yardım
gerektiğinde “bana ne” dendiğine tanık olurlar.
Uluslararası toplumda
“bir tek Ruslar IŞİD ile mücadele ediyor” algısı oldukça yüksek düzeyde kabul
görüyor ve bu düşünceler eylemlere ve basın-yayın organlarına da yansıyor. Yine
uluslararası toplumda, Türkiye’nin IŞİD ve diğerlerine silah, mühimmat, insan
kaynağı, tıbbi destek gibi birçok konuda yardım sağladığı da biliniyor. Sadece
bilinmekle kalmıyor uluslararası yargı ve ulusal basın yayın organlarına
yansıyor.
Bu yüzden Putin’in
dediği “terör işbirlikçileri tarafından sırtımızdan bıçaklandık” lafı boşa
söylenmiş bir laf değildir. Batının da hislerine tercüman olan bir laftır.
Ayrıca güncel gerçekliği de üzerinde taşıyor görüntüsü hayli tok. La Figaro
gazetesinde bir yazar “Türkiye artık müttefikimiz değildir” diyerek ülkemize eleştiri getirdi. Sadece
Fransa’da değil, birçok Avrupa ülkesinde de benzer tepkiler var.
IŞİD belasından canı
yanan Fransa dâhil olduğu batı bloğunu bloke ederek, Ruslar ile eşgüdümlü
operasyonlar yapmaya başladı.
Tüm bunları
birleştirerek uluslararası kamuoyunda ve hukukta yerimiz nerededir düşününüz.
Diğer yandan; Türkiye gerçekte
haklı olduğu bir konuda acemice davranarak kendini Suriye ile ilgili konuda
açığa düşürdü. Başlangıçta zafer kazanılmış, karşı tarafa gözdağı verilmiş gibi
bir hava yaratılmışsa da bu hemen söndü. Ülke olarak Suriye ile ilgili
konularda görüşüne başvurulmayacağı, sözünü dinletemeyeceği sürece doğru hızla
ilerliyoruz. Dahası, zaman içinde bölgede daha başka oyuncuların yer almasına
olanak sağlayacak bölgesel boşluğu itina ile hazırladık.
Bu süreç sadece Suriye ile ilgili
konularla sınırlı kalmayacak. Her ne kadar diğer ülkeler, özellikle de
Yunanistan ile olan sorunlar gündeme getirilmeme sebebi, bu sorunların
giderilmiş olması değildir, yokmuş gibi davranmanın iktidarın geleceği için
daha iyi olmasıdır. Daha önceleri Yunanistan ile yaşanan ihlaller, Genelkurmay
Başkanlığının sitesinde anında yayımlanırdı. İktidar bunu kaldırttı ve
dışişleri bakanlığına verdi. O da yayımlamıyor. Yayımlanmayınca, halkımız böyle
bir sorun yok diye algılıyor. Hava sahası ihlali, karasuları ihlali gibi
konular diğer konuların yanında çok anlamsız kalan sorunlardır. 12 mi sorunu,
kıta sahanlığı, FIR hattı, Kıbrıs, petrol arama gibi sorunlar daha büyüktür ve
bu iktidarın çözme becerisi gösteremeyeceği kadar da bilgi ve birikim
gerektirir.
Kısacası giderek yalnızlaşacağız.
Bir uçağı düşürerek zafer
çığlıkları atanlar, zaman içinde yalnızlıktan delirmenin göstergesi olan
çığlıkları atmaya hazır olmalılar...
Güven KAYA
28.11.2011/ANAKARA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder