28 Kasım 2015 Cumartesi

EVET, DAHA FAZLASI

EVET, DAHA FAZLASI

Önceki yazıda düşürülen uçağa anlam yükleyerek “bir uçak mı yoksa daha fazlası mı” diye sormuştum.
Her aklı başında olan ve kendini “yurttaş/birey” olarak değerlendiren herkesin gördüğü gibi daha fazlası olduğu ortaya çıktı. Nedir bu daha fazlası?
-Rusya Federasyonu kendini bu olayda derin bir şekilde mağdur olarak gördü. İster SSCB döneminde ister sonraki dönemde olsun, 1945 Mayısından beri birbirinin ezeli düşmanı olan ABD ve Rusya karşılıklı olarak hava sahalarını birçok kez ihlal ettiler. Hem de kasıtlı olarak yapıldı bunlar. Sadece havada mı oldu bu ihlaller? Hayır, hem üstünden hem de altından olmak üzere denizde de kara sularına girmek ve seyretmek sayısız defa oldu. Benim bildiğim, sadece, bir kez o da ABD’nin casus uçağı olan ve ihlal süresi çok daha fazla olan U-2, SSCB üzerinde düşürüldü. Pilotu “sağ” yakalandı ve yargılandı. Sınırımızda yaşanan olayda pilot canlı olarak koltuğu ile fırlıyor ve paraşütü açılıyor. Ancak indiği yerde öldürülüyor. Kimileri diyor ki, yerden açılan ateşle öldürüldü, olabilir. Dahası işkence ediliyor. Bir uçağın düşürülmesinden çok, pilotun işkence edilmesi ve öldürülmesi bağlı olduğu ülkeyi derinden yaralar. Hatırlatırım; Cengiz Topel.
Bu bağlamda, unutmamak gerekir ki, Sina Yarımadası üzerinde IŞİD’ in sabotajı üzerine düşürülen yolcu uçağı, gösterilen sert tepkiye ortam hazırlayan en önemli etkenlerden biridir. Nedir bu sert tepkiler veya diğer deyişle “daha fazlası?”
-Rusya önümüzdeki haftadan itibaren geçerli olmak üzere, ülkemizden beyaz et alımını iptal etti. Bir yıllık dışsatım hacmi 20 milyon doların üstünde olan bir ekonomik girdi, “girdi.”
-Tüm Rus tur firmaları Türkiye operasyonlarını iptal etti. 4 milyon civarındaki turist artık yok. Büyük ihtimalle, önümüzdeki dönemlerde Suriye bu turistleri havada kapacak. Öncesinde ise diğer Akdeniz ülkelerinin pastadan alacağı pay artacak.
-Meridyen Fuarcılığın organizasyonu ile yapı fuarına giden Türk işadamları, fuar alanından dışarı çıkarıldı. Polis karakolunda eksik/usulsüz evraktan ceza kesildi ve Soçi’ye götürüldüler. Oradan da ülkemize gönderilmeyi bekliyorlar. Kısacası artık sizi ülkemizde istemiyoruz diyorlar.
-Israrla ve üzerine basa basa, tüm askeri faaliyetleri askıya aldıklarını birçok kez en yetkili makamlar ağzıyla beyan ettiler.
-Boş uçak göndererek ülkemizde bulunan vatandaşlarını geri çağırdılar. Kullandıkları gerekçe ise ülkemizde terör tehdidinin varlığıydı. Bu gerekçe, zamanla, terörist ülke tanımlamasına evrilmeye uygundur. 
-Ülkelerinde iş yapan inşaat firmalarının boykot edileceğini, kısa zaman sonra üzerlerine mafyanın salınacağını, adam kaçırılacağını ve tehdit ile para elde edileceğini değerlendiriyorum.
-kaba inşaatı sürmekte olan nükleer santralin durumunu da değerlendirmeye alacaklarını beyan ettiler.
-Suriye’ye, hiç zaman kaybetmeksizin, S-400 füzelerini yerleştirdiler. Zaman alacağını değerlendirdiğim bu yerleştirme işi, söylendikten hemen sonraki 48 saat içinde gerçekleşti. Artık ülkemizin her yeri emniyette değil. Tüm havaalanlarının izlendiğini değerlendiriyorum.
-Ruslar tarafından, Ocak 2016 dan itibaren vize muafiyeti askıya alındı. Gerekçe olarak Türkiye'nin terör tehlikesi yaratması gösterildi.

Türkiye cumhurbaşkanı uçak düşürüldükten hemen sonra, ilk açıklamayı yapmak istercesine, hava sahası ihlalini ve sıcak teması bildirdi. Belli ki, sevinçliydi. Dün, basına yansıyan sözlerinde ise “biz o uçağın Rus uçağı olduğunu bilmiyorduk. Bilseydik daha değişik davranırdık” dedi. Bu beyanatı daha önce yaptığı beyanatları ile çelişiyordu. Daha önce yine ihlal edilsin yine düşürürüz diyen bir cumhurbaşkanı, daha sonra niye böyle bir tavır içine girer, anlaşılır değil. Biz anlaşılmaz olduğunu söylerken, bazıları ise cumhurbaşkanını İslam peygamberi ile kıyaslayarak “on üç yıl geride kaldı. Mekke dönemi de on üç yıldı. Şimdi Medine dönemi için ‘bismillah’ deme zamanı…” diyerek gaz veriyor. Yani anlayanlar var ve savaş istiyor. Herkes dindar olduğuna göre Mekkî ayetler ile Medenî ayetler arasındaki farkı anlatmama gerek yok diye düşünüyorum. Umarım yanılmıyorumdur.
Son 10-15 günlük zaman zarfında, Rus uçakları diğer hedefleri de bombalamaya devam ederken, IŞİD’ in elinde bulunan petrol depolama tesisleri, akaryakıt tankerleri ve petrol üretim alanlarını bombalamayı öne çekti. Birçok depolama tesisi yanında 500 den fazla tankeri de tahrip ettiler. Bu IŞİD için ciddi bir kayıptır. Bu kayıp sadece IŞİD için midir? Öyle olmadığını Putin’in sözlerinden anlıyoruz: “Gece gündüz akaryakıt pompalanıyor ve naklediliyor. Türkiye’de birileri bundan kazanç sağlıyor. O birileri hükümete yakın kişilerdir.” Dünyanın en önemli devlet başkanlarından biri, bu sözleri diplomatik sınırları da aşarak, söylüyorsa kesin olarak tespit ettiği ve bildiği, hatta elinde belgeleri olan, bazı gerçeklere vakıftır diye değerlendiriyorum. IŞİD ve benzerlerine tırlar dolusu silah ve mühimmat gönderdiğimiz artık ulusal yargı kayıtlarına geçti. Hatta uluslararası yargı kayıtlarına da geçti. Ayrıca IŞİD ve benzerlerinin ülkemizi yönetenlerin tarafından “öz evlatlar” olarak nitelendirildiği ve ülkemiz hastanelerinde tedavi edildikleri, otellerinde konakladıkları da yerel ve ulusal basın-yayın kayıtlarına geçti.
Cumhurbaşkanı, Putin’i bu sözlerini ispata çağırdı. İspat edemez ise müfteri olarak nitelendireceğini beyan etti. Evet, dedikleri doğru değilse o kişi iftiracıdır. Hem de en adisinden. Ancak biz Türk vatandaşları olarak zamanın başbakanı tarafından “pekaka terör örgütü ile görüşülüyor deniyor, görüşen şerefsizdir. İddia eden ise ispat edemezse müfteridir” gibi birçok lafın dendiğini ve bir zaman sonra tüm bunların gerçek olduğunu bizzat o kişinin ağzından duyduğumuzu da biliyoruz. Her ne kadar balık hafızalı seçmen kitlesi bu ülkede hayli yekûn tutuyorsa da gerçekleri unutmayan ve asla unutmayacak olan bir kitlenin varlığı da yadsınamaz.

Derken, sanki birkaç haftadır oradaymışlar gibi birden Bayır-Bucak Türkmenleri hatırlanır oldu. Tam bu noktada herkesçe bilindiğine inandığım bir gerçeği hatırlamak durumundayız: bu iktidar en başından beri (2002) hiçbir Türkmen ile ilgili iyi şeyler düşünmemiştir. Türkmenler alevi olarak değerlendirilmiş olup mezhepçilik kırımına uğramıştır. Dahası bir zamanlar ana muhalefet partisi başkanı olan Deniz Baykal bile Alevilikle suçlanmış olup aşağılanmaya çalışılmıştır. Bir insanın alevi olması asla ve asla bir suç veya ayıp değildir. Türkmenlerin Sünni olması bile bu durumu değiştirmeye yetmemiştir. Telafer’ deki Türkmenler katledilirken, onları katleden ABD askerlerine, o zamanın başbakanı “hayır dua” ettiğini beyan ediyordu, tıpkı bağımsız ve suçsuz Irak milleti ve askerlerine yapılanlara dua ettikleri gibi… İktidarın, Suriye’deki Türkmenler konusunda ciddi ve samimi olduğuna inanmak için daha fazla delil gerektiğini beyan etmekte fayda görüyorum.
Selçuklu-Osmanlı karışımı bir yapılanmanın peşine düşenler bilmez ama o Türkmenler yüzlerce yıldır oradalar. Ve inanın hiç korkup kaçmadılar. Süleyman Şah Türbesinin bir gecede kaçırılması operasyonunu hatırlatmak istiyorum. O Türkmenlerin içinde IŞİD ve benzerlerine müzahir olanların olduğu bir gerçek. O yüzden Suriye ordusu oraya operasyon yaparken Rus hava kuvvetleri de bölgeyi bombalıyordu. Ayrıca bölgedeki petrol üretimi ile ilgili alanları da bombalıyordu. Tüm davanın, esasında, parasal olduğuna olan inancım hiç sarsılmış değildir. Yeryüzündeki tüm iktidar kavgaları ve çatışmalar tamamen para yüzündendir. Cumhurbaşkanının, başbakan olduğu dönemdeki dört bakanın ve kendisinin oğlu ile yaptığı konuşmaları basın yayın organlarında çıkmıştı. Her ne kadar kendileri buna montaj dedilerse de bağımsız ve tarafsız kuruluşlar montaj olmadığını ispat ve beyan ettiler. Bunların da unutulmadığı bir toplum kesiminin varlığını yinelemek durumundayım.
Tam bu noktada Putin’in söylediklerini bir kez daha düşünmenizi öneriyorum. Bu önerimi de internet fenomeni (fena meni veya fenameni değil) Fuat Avni’nin ekim ayında attığı “Y…d, bir Rus uçağı düşürmek istiyor…” tiviti ile desteklemek istiyorum. Bu tivit Putin ve hükümet sözcüsü tarafından da dile getirildi. Bu desteğe bir de takviye atarak devam etmekte fayda var: CNN muhabiri Fareed Zakaria “eğer Rus pilotlar küçük bir hata yaptıysa bile, Türkiye’ nin buna tepkisi orantısızdı. Sanki böyle bir olay için bahane arıyorlardı.” Evet, katılıyorum. Başkalarına zarar vermek için bahane arayanlar, zaman içinde kendilerine yardım gerektiğinde “bana ne” dendiğine tanık olurlar.
Uluslararası toplumda “bir tek Ruslar IŞİD ile mücadele ediyor” algısı oldukça yüksek düzeyde kabul görüyor ve bu düşünceler eylemlere ve basın-yayın organlarına da yansıyor. Yine uluslararası toplumda, Türkiye’nin IŞİD ve diğerlerine silah, mühimmat, insan kaynağı, tıbbi destek gibi birçok konuda yardım sağladığı da biliniyor. Sadece bilinmekle kalmıyor uluslararası yargı ve ulusal basın yayın organlarına yansıyor.
Bu yüzden Putin’in dediği “terör işbirlikçileri tarafından sırtımızdan bıçaklandık” lafı boşa söylenmiş bir laf değildir. Batının da hislerine tercüman olan bir laftır. Ayrıca güncel gerçekliği de üzerinde taşıyor görüntüsü hayli tok. La Figaro gazetesinde bir yazar “Türkiye artık müttefikimiz değildir”  diyerek ülkemize eleştiri getirdi. Sadece Fransa’da değil, birçok Avrupa ülkesinde de benzer tepkiler var.
IŞİD belasından canı yanan Fransa dâhil olduğu batı bloğunu bloke ederek, Ruslar ile eşgüdümlü operasyonlar yapmaya başladı.
Tüm bunları birleştirerek uluslararası kamuoyunda ve hukukta yerimiz nerededir düşününüz.

Diğer yandan; Türkiye gerçekte haklı olduğu bir konuda acemice davranarak kendini Suriye ile ilgili konuda açığa düşürdü. Başlangıçta zafer kazanılmış, karşı tarafa gözdağı verilmiş gibi bir hava yaratılmışsa da bu hemen söndü. Ülke olarak Suriye ile ilgili konularda görüşüne başvurulmayacağı, sözünü dinletemeyeceği sürece doğru hızla ilerliyoruz. Dahası, zaman içinde bölgede daha başka oyuncuların yer almasına olanak sağlayacak bölgesel boşluğu itina ile hazırladık.
Bu süreç sadece Suriye ile ilgili konularla sınırlı kalmayacak. Her ne kadar diğer ülkeler, özellikle de Yunanistan ile olan sorunlar gündeme getirilmeme sebebi, bu sorunların giderilmiş olması değildir, yokmuş gibi davranmanın iktidarın geleceği için daha iyi olmasıdır. Daha önceleri Yunanistan ile yaşanan ihlaller, Genelkurmay Başkanlığının sitesinde anında yayımlanırdı. İktidar bunu kaldırttı ve dışişleri bakanlığına verdi. O da yayımlamıyor. Yayımlanmayınca, halkımız böyle bir sorun yok diye algılıyor. Hava sahası ihlali, karasuları ihlali gibi konular diğer konuların yanında çok anlamsız kalan sorunlardır. 12 mi sorunu, kıta sahanlığı, FIR hattı, Kıbrıs, petrol arama gibi sorunlar daha büyüktür ve bu iktidarın çözme becerisi gösteremeyeceği kadar da bilgi ve birikim gerektirir.
Kısacası giderek yalnızlaşacağız.
Bir uçağı düşürerek zafer çığlıkları atanlar, zaman içinde yalnızlıktan delirmenin göstergesi olan çığlıkları atmaya hazır olmalılar...

Güven KAYA
28.11.2011/ANAKARA


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder