3 Ocak 2016 Pazar

TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 11 - Komşular, Yunanistan

            TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 11

Yunanistan veya resmî adı ile Helen Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflaması sürecinde, 19. yüzyılın büyük sömürgeci devletlerinin de yardımıyla İstanbul'un idaresinden çıkarak kurulan 28 yeni devletten biridir.
Yunanistan adı antik İyonya (bugünkü İzmir, Aydın, Manisa, Muğla)’nın Arapça ve Farsça söyleniş şeklinden gelir. Orta Çağda Bizans İmparatorluğu ve sonra da Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde Romalı anlamına gelen Rum adı kullanılmıştır. Bu isim bugün daha çok Kıbrıs'ın güneyini ve halkını, İstanbul ve Ege'deki Yunan asıllı halkı ifade etmek için kullanılır. Yunanistan'da yaşayanlara, sıkça yapılan bir hata ile, Yunanlı denmektedir. Bunun yerine hem bu milletten olan kişiyi ifade etmek hem de Yunanistan'a ait olduğunu belirtmek için Yunan sözcüğü kullanılması gerekir.

Tarihte Hellen sıfatı, çeşitli etnik topluluklar için kullanılmıştır. Hellen sözcüğü ilk olarak Makedonya Kralı Büyük İskender’in Pers'ler üzerine yaptığı Asya Seferi sonunda Hellen Uygarlığı'nın kurmasıyla başlamıştır. Bu sefer sonunda Anadolu, Mezopotamya, Mısır İran ve Kuzey Hindistan topraklarını ele geçiren İskender, doğu ve batı (Yunan) kültürlerini sentezleyerek Hellen kültürünün oluşumunu sağlamıştır. Bu olaylar meydana gelirken Yunanlar, Hellen imparatorluğu içinde dağınık halde yaşıyorlardı. Yunanlar ticari ve kültürel ilişkiler içine girdikleri çeşitli halklarla bu dağınıklığı bozup, birlik oluşturmak istediler. Birliğin oluşmasında halkların lehçe farklarına rağmen Yunanca konuşmaları da önemli bir etken olmuştur.
Yunanlar, kendilerine ırk birliğini açığa vuran "Hellen" adını vermeden önce, başka ırktan olanları ve başka dil konuşanları "Barbares" (Barbarlar) olarak göstermişlerdir. Bu şekilde kendileriyle yabancılar arasında bir sınır çizip, kendi ırksal topluluklarını kurarak, Hellen sözcüğünün oluşumunu sağlamışlardır. “Grek” deyimine tarihsel açıdan bakıldığında Yunanlar'ın Akdeniz'de koloniler kurması bunda büyük etken olmuştur. O zamanlarda Yunan kolonilerinden biri de İtalya yarımadasındaki Kime’dir. Kime Eğriboz adasında yaşayan Halkisliler tarafından kurulmuştur fakat bu şehrin kurulmasında Eğriboz adasının karşı kıyılarındaki Gralar yardımcı olmuştur. Bunun sonucunda bu kavmin adı İtalya'da biraz değiştirilmek suretiyle "Graikus" (Graecus) şeklini almış, sonraları Latinler tarafından tüm Hellen kavmini gösteren kolektif bir sözcük olarak kullanılmıştır.
"İyonya", Yunanistan'daki Dor istilası karşısında Anadolu kıyılarına göç etmek zorunda kalan ve Batı Anadolu'da on iki büyük site kuran halkın kendilerine verdikleri isimdir. İyonlar bir süre bağımsız kaldıktan sonra Anadolu’nun halklarından olan Lidyalılar'a boyun eğmişleridir. Daha sonra doğudan gelen Pers işgallerine yenilen Lidya’nın Pers egemenliğine girmesiyle İyonlar da Pers egemenliğine girmiştir. Daha sonra bu “İyon” adı giderek yayılmaya başlamıştır. Tevrat'ta Yavan, Asur yazıtlarında Yavnai, Pers yazılı belgelerinde Yauna olarak gösterilmiştir. Buna göre; doğudan gelen ve önce Batı Anadolu'yu (dolayısıyla İyonya'yı) ele geçiren Persler, Ege'deki düşmanlarına "Yauna" adını vermişlerdir. Bu ad zamanla bugünkü Yunanistan halkını da içine alacak şekilde genelleşmiştir. Türkler de, yanlış da olsa bu adı kullanmışlardır ve günümüzde de kullanılmaktadır.
Ayrıca Arapçada Roma İmparatorluğunda veya Doğu Roma’da yaşayan Yunanlar'a Roma'lı manasında "Rumi” denirdi. Fakat daha sonra sözcük “Rum” halini almış ve bir süre sonra da Anadolu’da yaşayan Yunanlar'a denilmiştir ve günümüzde de denilmektedir.

Laik ve seküler temelli Yunanistan'ın yönetim şekli Parlamenter demokrasidir. 300 sandalyeli Yunan Parlamentosu dört yıl için ve genel oyla seçilir. Cumhurbaşkanı Parlamento tarafından beş yıl için seçilir. Cumhurbaşkanı, başbakan ve hükümet üyelerini atamakla görevli olup, yasaları veto etme yetkisi vardır.

Genel olarak Türk - Yunan ilişkileri:
Uzun yıllar boyunca, sorunları yaratması sebebiyle, özellikle Yunan tarafının uzak durması nedeniyle diyalog eksikliğiyle de beslenen, sorunlu bir seyir izleyen Türk-Yunan ilişkileri, 1999 yılında her iki ülkede yaşanan deprem felaketlerinde karşılıklı olarak verilen desteğin ardından yeni bir döneme girmiştir. İki ülkenin yurttaşları arasında başlayan yakınlaşma iki devlet arasındaki ilişkilere de yansımış; bunun sonucunda taraflar arasında bir işbirliği ve diyalog süreci başlamıştır. Bu çerçevede, Dışişleri Bakanlarının yılda birer kez gerçekleştirdikleri karşılıklı ziyaretler; Dışişleri Bakanlıkları Müsteşarları arasında Ege sorunlarıyla ilgili olarak sürdürülen sorunların temelini ortaya çıkarmaya (istikşafi) yönelik temaslar; Dışişleri Bakanlıkları Siyasi Direktörlerinin eşbaşkanlığında toplanan Yönlendirme Komitesi’nin himayesinde faaliyet gösteren Çalışma Grupları ve Dışişleri Bakanlıkları Siyasi Direktörleri arasındaki Güven Artırıcı Önlemler (GAÖ) görüşmeleri gibi mekanizmalar geliştirilmiştir.
14–15 Mayıs 2010 tarihlerinde, Atina’da, her iki ülkenin başbakanının katılımıyla Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) tesis edilmiş ve ilk toplantı gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede, Dışişleri, İçişleri, Ekonomi, Ticaret, AB, Ulaştırma, Eğitim, Kültür, Turizm, Enerji ve Çevre Bakanlarının katılımıyla 22 mutabakat metni akdedilmiştir.
İkinci YDİK toplantısı ise 4 Mart 2013 tarihinde İstanbul’da düzenlenmiş olup, her iki ülkenin başbakanları ile her iki taraftan bu defa 13 Bakanın katılımıyla düzenlenen toplantıda toplam 25 belge imzalanmıştır. YDİK ikinci toplantısı kapsamında, İstanbul’da düzenlenen Türk-Yunan İş Forumu toplantısında, 2012 yılı itibariyle 4,9 milyar Dolar seviyesinde bulunan ikili ticaret hacmini 10 milyar Dolar seviyesine çıkartma hedefi açıklanmıştır.

Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunlar:
Türkiye sadece Yunanistan ile ilgili olarak değil, diğer komşularıyla da ilgili olarak, sorunlarını 2003 yılından itibaren, “komşularla sıfır sorun” adı altında, uykuya yatırmıştır. Sıfır sorun uykuya yatmakla sağlanamaz. Uykuya yatırılması, sorunların olmadığı anlamını taşımaz. Zaman içinde tüm bu sorunlar uyanacak ve geçmişten daha zorlu süreçler yaşanarak çözüme kavuşturulmaya çalışılacaktır. Zaten komşularla sıfır sorun demek edilgen bir dış politika olup jeostratejik ve jeopolitik anlamda pozisyon kaybını beraberinde getirmektedir.
Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’nde birbiriyle bağlantılı ve Türkiye’nin temel hak ve çıkarlarını doğrudan etkileyen bir dizi sorun bulunmaktadır. Konumuz komşuluk ilişkileri olduğu ve sorunların hepsi başlı başına bir araştırma konusu teşkil ettiği için burada kısaca değinilecek ama zaman içinde bağımsız makalelerle her bir sorun alt sorunları ile birlikte derinlemesine incelenecektir. Sorunları sıralayacak olursak:
-Karasularının Genişliği:
Lozan Barış Anlaşması’nda Ege'deki karasuları 3 mil olarak kabul edilmiştir. Yunanistan bu hükmü zaman içinde bozarak 6 mile çıkarmıştır. Daha sonra Türkiye de 6 mile çıkartmıştır. Bu bir nevi “kendi zararına olan hareketi onaylamaktır.” Yunanistan 1982 BM sözleşmesine dayanarak karasularının genişliğini 12 mile çıkarmak istemektedir. Türkiye bunu savaş sebebi sayacağını deklere etmiştir.
           Bu konuda yapılması gereken “amir hükümlerin olduğu Lozan Barış Anlaşmasını uygulamaktır.”

-Kıta Sahanlığının Belirlenmesi:
Kıta sahanlığı adından da anlaşılacağı üzere “anakaranın deniz altındaki doğal uzantısı” manasındadır. Dolayısıyla ana karanın su altında en derin yere ulaşması ile sahanlık belirlenir. Bu hattın tüm kıta boyunca birleştirilmesi sonucu kıta sahanlığı hattı elde edilmiş olur. Buradaki sorun Türkiye kıyılarına yakın olan adaların kıta sahanlığı hesaplanırken Türk Kıta Sahanlığı içinde kalmasıdır.
           Yunanistan, Türkiye ile herhangi bir anlaşma yapmadan kıta sahanlığını "eşit uzaklık" ilkesine göre tek taraflı bir biçimde saptayarak, bölgede yabancı şirketlere petrol arama izni vermeye başlamıştır.
           Kıta sahanlığı aynı zamanda ekonomik bölge kavramını da yakından ilgilendirmekte olup, zaten bu iki sorun bir arada görülmektedir.
           
            -Deniz Sınırlarının Tespiti:
Kara suları ve kıta sahanlığı sorunları ile yakından ilgili bir sorun olup henüz iki ülke arsında bir anlaşma yoktur.

-Egemenliği Uluslararası Anlaşmalarla Yunanistan’a Bırakılmamış Ada, Adacık ve Kayalıklarının Statüsü:
Yunanistan tüm ada, adacık ve kayalıkların kendisine ait olduğunu iddia etmekte ve buralara bayrak dikmektedir. Bazılarını ise silahlandırmıştır.

-Hava Sahası Genişliği, FIR (Uçuş Bilgi Bölgesi):
Yunanistan hava sahasını 3 milden 10 mile çıkarmıştır ve Türkiye buna itiraz etmemiştir. Kıbrıs savaşı esnasında Türkiye kendi haklarını korumaya çalışmış olup, sorun bundan sonra başlamıştır. Burada esas olan karasuları gibi bunun da 3 mil olarak uygulanmasıdır.

-Doğu Ege Adalarının Uluslararası Anlaşmalar Hilafına Silahlandırılması:

-Kıbrıs/Enosis:
            Kıbrıs’ın tümüyle Yunanistan’a katılmasının sağlanması anlamına gelmektedir.

-Azınlıklar Sorunu:
Yunanistan’daki Türkler çok kötü şartlarda hayat mücadelesi verirken Türkiye’deki Rumlar Türk vatandaşlarından daha iyi şartlarda yaşamaktadır.
Türkiye ile Yunanistan arasında 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan Ahali Mübadelesine İlişkin Anlaşma, Batı Trakya’daki Türk nüfus ile İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’daki Rum Ortodoks nüfusun mübadele dışında bırakılmasını hükme bağlamıştır. Bu çerçevede halen Batı Trakya'da sayıları 150.000 civarında Müslüman Türk Azınlık bulunmaktadır. 1923 Lozan Barış Anlaşması’yla Batı Trakya Türk toplumuna “azınlık” statüsü tanınmıştır. Lozan Anlaşması’nın 37 ila 44. maddeleri, Türkiye’deki Müslüman olmayan Azınlıkların haklarına ilişkin düzenlemeleri içermekte; 45. maddesi ise, Türkiye’nin Müslüman olmayan Azınlıklara tanıdığı bu hakların Yunanistan tarafından da, topraklarında bulunan Müslüman Azınlığa tanındığı kaydedilmektedir. Ancak tüm bu hükümler Yunanistan tarafından uygulanmamakta olup, derin ve sürekliliği olan sorunlara neden olmaktadır. Başlıca alt sorunları şöyle sıralayabiliriz:
- Etnik kimliğin tanınmaması sorunu
- Seçilmiş Müftünün tanınmaması    
- Vakıflar
- 19. madde mağdurları
- Eğitim alanındaki sorunlar
- Siyasi temsil düzeyi

Yunanistan’daki Türk varlığı Batı Trakya’yla sınırlı olmayıp, Rodos ve İstanköy (Kos) ağırlıklı olmak üzere Onikiada’da yaşayan ve sayıları 6.000 civarında olan bir Türk nüfus da bulunmaktadır. Yunan makamları, 1923 yılında Lozan Barış Anlaşması imzalandığında Onikiada’nın İtalyan yönetimi altında bulunduğu gerekçesiyle söz konusu soydaşlarımıza “azınlık” statüsü tanımamaktadırlar. Bu konudaki alt sorunları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
- İnsan ve Azınlık Haklarının durumu
- Eğitim alanındaki sorunlar
- Dini özgürlükler
- Vakıfların durumu

Ege sorunlarına ilişkin Türkiye ile Yunanistan arasında iki temel diyalog kanalı bulunmaktadır. Bunlardan ilki bugüne kadar 54 tur görüşme gerçekleştirilmiş bulunan istikşafi temaslar, ikincisi ise mevcut durumda 29 önlemin kabul edilmiş olduğu Güven Artırıcı Önlemler sürecidir.

Ticari ve Ekonomik Yapısı:
Yunanistan’da 2010 yılından sonraki döneme damgasını vuran ekonomik/mali sorunlar ve Troika (AB Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF) tarafından, kredi sağlanması karşılığında talep edilen ağır tedbirler ülkede sosyal huzursuzluk yaratmıştır.
Yunan ekonomisi öteden beri bütçe açığı ve kamu borçlarının yüksekliği, kamu sektörünün hacmi, piyasaların düşük rekabet gücü ve yabancı yatırımların azlığı gibi sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu nedenle, uluslararası mali piyasalarda ortaya çıkan ve zamanla reel ekonomiyi de içine alan küresel ekonomik kriz Yunanistan’ı önemli ölçüde etkilemiş olup, bütçe açığı sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır; ayrıca mali sektör likidite sorunu yaşamaktadır.
Yunanistan AB içindeki en borçlu ülke olmamakla beraber, yapısal reformları gerçekleştirmemiş olması krizden çıkmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle derinleşen krizin, Yunanistan’a borç veren AB ülke ve kurumları kanalıyla Avro bölgesinde yayılma potansiyelinin bertaraf edilmesini sağlamak maksadıyla; 2020 yılına kadar Yunanistan’ın kamu borcunun GSYİH’ya oranının %120 seviyesine indirilmesi hedeflenmiştir. Yunan Hükümeti ile Troika arasında yürütülen görüşmeler neticesinde, Yunanistan’a dilimler halinde tedricen serbest bırakılmak üzere, toplam 240 milyar Avro tutarında yardım yapılması kararlaştırılmıştır.
Troyka söz konusu yardım paketlerinin serbest bırakılması amacıyla, Yunanistan Hükümeti’nin, tasarruf yapılmasını ve büyüme perspektifinin önünün açılmasını sağlayacak yapısal reformları hayata geçirmesini talep etmektedir. Ancak Hükümetin bu çerçevede aldığı tasarruf tedbirleri de Yunan kamuoyunda memnuniyetsizlik yaratmakta, muhtelif sektörlerde greve gidilmesine yol açmaktadır.
Yunan ekonomisi bu çerçevede 2008 yılından bu yana %24 oranında küçülmüş olup, ekonomideki daralma 2012 yılı sonu itibariyle de %6,4 oranında gerçekleşmiştir. Bu gelişmeye bağlı olarak işsizlik oranı 2013 yılında %27,2’ye yükselmiştir.
Diğer yandan Yunan Hükümeti’nin 2015 yılına kadar 50 milyar Avro tutarında özelleştirme yapması beklenmektedir.

Türkiye – Yunanistan Ticari İlişkileri
İki komşu ülke olmalarına rağmen ticaret hacmi yeterince yüksek değildir. 5 milyar dolar seviyelerinde seyreden hacmin düşük olmasının ana gerekçesi iki ülke ekonomisinin de teknolojik mal üretiminde yeterli düzeyde olmamasıdır. Bunun yanında benzer ürünleri üretmeleri de hacmin düşük kalmasına neden olmaktadır. Bir diğer neden ise iki ülkede de yaşanan krizlerin dış alımı kısıtlayarak aşılmaya çalışılmasıdır.
Yunan işadamlarının Türkiye’deki yatırımları, Türk işadamlarının Yunanistan’daki yatırımlarında çok daha fazladır. Türkiye’de 500 den fazla Yunan şirketi vardır ve toplam yatırımları 7 milyar doları aşmıştır. Buna karşılık sadece 20 den fazla Türk firması Yunanistan’da 100 milyon doları bile bulmayan bir yatırım yapmıştır.

Yunanistan ile Türkiye arasındaki turist gidiş gelişi ise neredeyse başa baştır.

Türkiye ile Yunanistan arasında taşımacılık alanındaki ilişkiler, bir miktar artan ticaret hacmi bakımından önem taşımaktadır. Bu çerçevede son olarak, İpsala/Kipi sınır kapısında mevcut köprünün ihtiyacı karşılamaması nedeniyle ikinci bir köprü inşa edilmesi hususunda iki ülke arasında bir anlaşma imzalanmış olup, 27 Mayıs 2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Yunanistan, 1981'den beri Avrupa Birliği, 1952'den beri NATO, 1961'den beri OECD, 1995'ten beri Batı Avrupa Birliği ve 2005'den beri Avrupa Uzay Ajansı üyesidir. Türkiye büyük bir basiretsizlik örneği göstererek bu ülkeyi Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütüne üye yapmıştır. Bunu sıkıntısını mutlaka yaşayacaktır.

Halkın büyük çoğunluğunu Yunanlar (9.555.000) oluşturur. Yunanlar büyük bir çoğunlukla Hıristiyan Ortodokstur. Nüfusun çoğunluğu Türkiye’den 1924 ve 1955 mübadeleleri neticesinde göçen Rum nüfustan oluşur. 1924 öncesi Yunan Krallığı'nın nüfusu 2 milyonun altındaydı ve bu nüfusun çoğunluğunu Yunanlaşmış Arnavutlar yani Arnavitler oluşturuyordu. Buna 1,5 milyon civarında Anadolu Rum'u eklendi. Anadolu'dan göçen Rumlar daha çok Batı Trakya ve Tesalya'ya yerleştiler ve yüksek çocuk sayısı ve nüfus artışıyla eski Arvanit/Yunan nüfusunu geride bıraktılar.
Başlıca azınlıkları Makedonlar (250.000), Tosk Arnavutları (222.000), Ulahlar (209.000), Pontuslu Rumlar (202.000), Arvanitika Arnavutları (152.000) ve Müslüman azınlıkları Türkler (150.000), Pomaklar (50,000), SaidîAraplar (30.000), Farslar (10.000), Afrikalılar (6.100) oluşturmaktadır.
Ayrıca Karaman'da yaşayan Ortodokslar da mübadele sırasında Yunanistan'daki Müslüman Türklerle Mübadele sırasında değiştirilmiştir. 1923 Lozan Antlaşmasına ekli protokol hükümlerince Türkiye'de yaşayan yaklaşık 193.000 Karamanlı, Rum sayılarak zorunlu nüfus değişimine tabi tutulmuşlardır

131.957 km2 yüzölçümüne sahip olup, nüfusu 2011 tahminlerine göre 10.977.945 kişidir.
Komşuları Bulgaristan, Türkiye, Makedonya, Arnavutluk’tur.
Yunanistan'ın 1935 kilometre uzunluğunda kara sınırı vardır:
-Türkiye ile 203 km (kara sınırı 203, deniz ile birlikte, Trakya'dan Rodos'a kadar 931 km deniz sınırı),
-Arnavutluk ile 282 km,
-Bulgaristan ile 494 km,
-Makedonya Cumhuriyeti ile 228 km.

          TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 12’DE GÖRÜŞMEK ÜZERE.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder