TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 11
Yunanistan veya resmî adı ile Helen
Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflaması sürecinde, 19. yüzyılın
büyük sömürgeci devletlerinin de yardımıyla İstanbul'un idaresinden çıkarak
kurulan 28 yeni devletten biridir.
Yunanistan adı antik İyonya (bugünkü
İzmir, Aydın, Manisa, Muğla)’nın Arapça ve Farsça söyleniş şeklinden gelir.
Orta Çağda Bizans İmparatorluğu ve sonra da Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde
Romalı anlamına gelen Rum adı kullanılmıştır. Bu isim bugün daha çok
Kıbrıs'ın güneyini ve halkını, İstanbul ve Ege'deki Yunan asıllı halkı ifade
etmek için kullanılır. Yunanistan'da yaşayanlara, sıkça yapılan bir hata ile,
Yunanlı denmektedir. Bunun yerine hem bu milletten olan kişiyi ifade etmek hem
de Yunanistan'a ait olduğunu belirtmek için Yunan sözcüğü kullanılması
gerekir.
Tarihte Hellen sıfatı, çeşitli
etnik topluluklar için kullanılmıştır. Hellen sözcüğü ilk olarak
Makedonya Kralı Büyük İskender’in Pers'ler üzerine yaptığı Asya Seferi sonunda
Hellen Uygarlığı'nın kurmasıyla başlamıştır. Bu sefer sonunda Anadolu,
Mezopotamya, Mısır İran ve Kuzey Hindistan topraklarını ele geçiren İskender,
doğu ve batı (Yunan) kültürlerini sentezleyerek Hellen kültürünün
oluşumunu sağlamıştır. Bu olaylar meydana gelirken Yunanlar, Hellen
imparatorluğu içinde dağınık halde yaşıyorlardı. Yunanlar ticari ve kültürel
ilişkiler içine girdikleri çeşitli halklarla bu dağınıklığı bozup, birlik
oluşturmak istediler. Birliğin oluşmasında halkların lehçe farklarına rağmen
Yunanca konuşmaları da önemli bir etken olmuştur.
Yunanlar, kendilerine ırk birliğini
açığa vuran "Hellen" adını vermeden önce, başka ırktan olanları ve
başka dil konuşanları "Barbares" (Barbarlar) olarak göstermişlerdir.
Bu şekilde kendileriyle yabancılar arasında bir sınır çizip, kendi ırksal
topluluklarını kurarak, Hellen sözcüğünün oluşumunu sağlamışlardır.
“Grek” deyimine tarihsel açıdan bakıldığında Yunanlar'ın Akdeniz'de koloniler
kurması bunda büyük etken olmuştur. O zamanlarda Yunan kolonilerinden biri de
İtalya yarımadasındaki Kime’dir. Kime Eğriboz adasında yaşayan Halkisliler
tarafından kurulmuştur fakat bu şehrin kurulmasında Eğriboz adasının karşı
kıyılarındaki Gralar yardımcı olmuştur. Bunun sonucunda bu kavmin adı İtalya'da
biraz değiştirilmek suretiyle "Graikus" (Graecus) şeklini almış,
sonraları Latinler tarafından tüm Hellen kavmini gösteren kolektif bir sözcük
olarak kullanılmıştır.
"İyonya", Yunanistan'daki
Dor istilası karşısında Anadolu kıyılarına göç etmek zorunda kalan ve Batı
Anadolu'da on iki büyük site kuran halkın kendilerine verdikleri isimdir.
İyonlar bir süre bağımsız kaldıktan sonra Anadolu’nun halklarından olan
Lidyalılar'a boyun eğmişleridir. Daha sonra doğudan gelen Pers işgallerine
yenilen Lidya’nın Pers egemenliğine girmesiyle İyonlar da Pers egemenliğine
girmiştir. Daha sonra bu “İyon” adı giderek yayılmaya başlamıştır. Tevrat'ta
Yavan, Asur yazıtlarında Yavnai, Pers yazılı belgelerinde Yauna olarak
gösterilmiştir. Buna göre; doğudan gelen ve önce Batı Anadolu'yu (dolayısıyla
İyonya'yı) ele geçiren Persler, Ege'deki düşmanlarına "Yauna" adını
vermişlerdir. Bu ad zamanla bugünkü Yunanistan halkını da içine alacak şekilde
genelleşmiştir. Türkler de, yanlış da olsa bu adı kullanmışlardır ve günümüzde
de kullanılmaktadır.
Ayrıca Arapçada Roma İmparatorluğunda
veya Doğu Roma’da yaşayan Yunanlar'a Roma'lı manasında "Rumi” denirdi.
Fakat daha sonra sözcük “Rum” halini almış ve bir süre sonra da Anadolu’da
yaşayan Yunanlar'a denilmiştir ve günümüzde de denilmektedir.
Laik ve seküler temelli Yunanistan'ın
yönetim şekli Parlamenter demokrasidir. 300 sandalyeli Yunan Parlamentosu dört
yıl için ve genel oyla seçilir. Cumhurbaşkanı Parlamento tarafından beş yıl için seçilir.
Cumhurbaşkanı, başbakan ve hükümet üyelerini atamakla görevli olup, yasaları veto
etme yetkisi vardır.
Genel olarak Türk - Yunan ilişkileri:
Uzun yıllar boyunca, sorunları
yaratması sebebiyle, özellikle Yunan tarafının uzak durması nedeniyle diyalog
eksikliğiyle de beslenen, sorunlu bir seyir izleyen Türk-Yunan ilişkileri, 1999
yılında her iki ülkede yaşanan deprem felaketlerinde karşılıklı olarak verilen
desteğin ardından yeni bir döneme girmiştir. İki ülkenin yurttaşları arasında
başlayan yakınlaşma iki devlet arasındaki ilişkilere de yansımış; bunun
sonucunda taraflar arasında bir işbirliği ve diyalog süreci başlamıştır. Bu
çerçevede, Dışişleri Bakanlarının yılda birer kez gerçekleştirdikleri
karşılıklı ziyaretler; Dışişleri Bakanlıkları Müsteşarları arasında Ege
sorunlarıyla ilgili olarak sürdürülen sorunların temelini ortaya çıkarmaya
(istikşafi) yönelik temaslar; Dışişleri Bakanlıkları Siyasi Direktörlerinin
eşbaşkanlığında toplanan Yönlendirme Komitesi’nin himayesinde faaliyet gösteren
Çalışma Grupları ve Dışişleri Bakanlıkları Siyasi Direktörleri arasındaki Güven
Artırıcı Önlemler (GAÖ) görüşmeleri gibi mekanizmalar geliştirilmiştir.
14–15 Mayıs 2010 tarihlerinde,
Atina’da, her iki ülkenin başbakanının katılımıyla Yüksek Düzeyli İşbirliği
Konseyi (YDİK) tesis edilmiş ve ilk toplantı gerçekleştirilmiştir. Bu
çerçevede, Dışişleri, İçişleri, Ekonomi, Ticaret, AB, Ulaştırma, Eğitim,
Kültür, Turizm, Enerji ve Çevre Bakanlarının katılımıyla 22 mutabakat metni
akdedilmiştir.
İkinci YDİK toplantısı ise 4 Mart
2013 tarihinde İstanbul’da düzenlenmiş olup, her iki ülkenin başbakanları ile
her iki taraftan bu defa 13 Bakanın katılımıyla düzenlenen toplantıda toplam 25
belge imzalanmıştır. YDİK ikinci toplantısı kapsamında, İstanbul’da düzenlenen
Türk-Yunan İş Forumu toplantısında, 2012 yılı itibariyle 4,9 milyar Dolar
seviyesinde bulunan ikili ticaret hacmini 10 milyar Dolar seviyesine çıkartma
hedefi açıklanmıştır.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki
sorunlar:
Türkiye sadece Yunanistan ile ilgili
olarak değil, diğer komşularıyla da ilgili olarak, sorunlarını 2003 yılından
itibaren, “komşularla sıfır sorun” adı altında, uykuya yatırmıştır. Sıfır sorun
uykuya yatmakla sağlanamaz. Uykuya yatırılması, sorunların olmadığı anlamını
taşımaz. Zaman içinde tüm bu sorunlar uyanacak ve geçmişten daha zorlu süreçler
yaşanarak çözüme kavuşturulmaya çalışılacaktır. Zaten komşularla sıfır sorun
demek edilgen bir dış politika olup jeostratejik ve jeopolitik anlamda pozisyon
kaybını beraberinde getirmektedir.
Türkiye ile Yunanistan arasında Ege
Denizi’nde birbiriyle bağlantılı ve Türkiye’nin temel hak ve çıkarlarını
doğrudan etkileyen bir dizi sorun bulunmaktadır. Konumuz komşuluk ilişkileri
olduğu ve sorunların hepsi başlı başına bir araştırma konusu teşkil ettiği için burada
kısaca değinilecek ama zaman içinde bağımsız makalelerle her bir sorun alt
sorunları ile birlikte derinlemesine incelenecektir. Sorunları sıralayacak
olursak:
-Karasularının Genişliği:
Lozan Barış Anlaşması’nda Ege'deki
karasuları 3 mil olarak kabul edilmiştir. Yunanistan bu hükmü zaman içinde
bozarak 6 mile çıkarmıştır. Daha sonra Türkiye de 6 mile çıkartmıştır. Bu bir
nevi “kendi zararına olan hareketi onaylamaktır.” Yunanistan 1982 BM
sözleşmesine dayanarak karasularının genişliğini 12 mile çıkarmak istemektedir.
Türkiye bunu savaş sebebi sayacağını deklere etmiştir.
Bu konuda yapılması gereken “amir hükümlerin olduğu Lozan
Barış Anlaşmasını uygulamaktır.”
-Kıta Sahanlığının Belirlenmesi:
Kıta sahanlığı adından da
anlaşılacağı üzere “anakaranın deniz altındaki doğal uzantısı” manasındadır.
Dolayısıyla ana karanın su altında en derin yere ulaşması ile sahanlık
belirlenir. Bu hattın tüm kıta boyunca birleştirilmesi sonucu kıta sahanlığı
hattı elde edilmiş olur. Buradaki sorun Türkiye kıyılarına yakın olan adaların
kıta sahanlığı hesaplanırken Türk Kıta Sahanlığı içinde kalmasıdır.
Yunanistan, Türkiye ile herhangi bir anlaşma yapmadan kıta
sahanlığını "eşit uzaklık" ilkesine göre tek taraflı bir biçimde
saptayarak, bölgede yabancı şirketlere petrol arama izni vermeye başlamıştır.
Kıta sahanlığı aynı zamanda ekonomik bölge kavramını da
yakından ilgilendirmekte olup, zaten bu iki sorun bir arada görülmektedir.
-Deniz Sınırlarının Tespiti:
Kara suları ve kıta sahanlığı
sorunları ile yakından ilgili bir sorun olup henüz iki ülke arsında bir anlaşma
yoktur.
-Egemenliği Uluslararası Anlaşmalarla
Yunanistan’a Bırakılmamış Ada, Adacık ve Kayalıklarının Statüsü:
Yunanistan tüm ada, adacık ve
kayalıkların kendisine ait olduğunu iddia etmekte ve buralara bayrak
dikmektedir. Bazılarını ise silahlandırmıştır.
-Hava Sahası Genişliği, FIR (Uçuş
Bilgi Bölgesi):
Yunanistan hava sahasını 3 milden 10
mile çıkarmıştır ve Türkiye buna itiraz etmemiştir. Kıbrıs savaşı esnasında
Türkiye kendi haklarını korumaya çalışmış olup, sorun bundan sonra başlamıştır.
Burada esas olan karasuları gibi bunun da 3 mil olarak uygulanmasıdır.
-Doğu Ege Adalarının Uluslararası
Anlaşmalar Hilafına Silahlandırılması:
-Kıbrıs/Enosis:
Kıbrıs’ın tümüyle Yunanistan’a katılmasının sağlanması
anlamına gelmektedir.
-Azınlıklar Sorunu:
Yunanistan’daki Türkler çok kötü
şartlarda hayat mücadelesi verirken Türkiye’deki Rumlar Türk vatandaşlarından
daha iyi şartlarda yaşamaktadır.
Türkiye ile Yunanistan arasında 30
Ocak 1923 tarihinde imzalanan Ahali Mübadelesine İlişkin Anlaşma, Batı
Trakya’daki Türk nüfus ile İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’daki Rum Ortodoks
nüfusun mübadele dışında bırakılmasını hükme bağlamıştır. Bu çerçevede halen
Batı Trakya'da sayıları 150.000 civarında Müslüman Türk Azınlık bulunmaktadır.
1923 Lozan Barış Anlaşması’yla Batı Trakya Türk toplumuna “azınlık” statüsü tanınmıştır. Lozan Anlaşması’nın 37
ila 44. maddeleri, Türkiye’deki Müslüman olmayan Azınlıkların haklarına ilişkin
düzenlemeleri içermekte; 45. maddesi ise, Türkiye’nin Müslüman olmayan
Azınlıklara tanıdığı bu hakların Yunanistan tarafından da, topraklarında
bulunan Müslüman Azınlığa tanındığı kaydedilmektedir. Ancak tüm bu hükümler
Yunanistan tarafından uygulanmamakta olup, derin ve sürekliliği olan sorunlara
neden olmaktadır. Başlıca alt sorunları şöyle sıralayabiliriz:
- Etnik kimliğin tanınmaması sorunu
- Seçilmiş Müftünün tanınmaması
- Vakıflar
- 19. madde mağdurları
- Eğitim alanındaki sorunlar
- Siyasi temsil düzeyi
Yunanistan’daki Türk varlığı Batı
Trakya’yla sınırlı olmayıp, Rodos ve İstanköy (Kos) ağırlıklı olmak üzere
Onikiada’da yaşayan ve sayıları 6.000 civarında olan bir Türk nüfus da
bulunmaktadır. Yunan makamları, 1923 yılında Lozan Barış Anlaşması
imzalandığında Onikiada’nın İtalyan yönetimi altında bulunduğu gerekçesiyle söz
konusu soydaşlarımıza “azınlık” statüsü tanımamaktadırlar. Bu konudaki alt
sorunları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
- İnsan ve Azınlık Haklarının durumu
- Eğitim alanındaki sorunlar
- Dini özgürlükler
- Vakıfların durumu
Ege sorunlarına ilişkin Türkiye ile
Yunanistan arasında iki temel diyalog kanalı bulunmaktadır. Bunlardan ilki
bugüne kadar 54 tur görüşme gerçekleştirilmiş bulunan istikşafi temaslar,
ikincisi ise mevcut durumda 29 önlemin kabul edilmiş olduğu Güven Artırıcı
Önlemler sürecidir.
Ticari ve Ekonomik Yapısı:
Yunanistan’da 2010 yılından sonraki
döneme damgasını vuran ekonomik/mali sorunlar ve Troika (AB Komisyonu, Avrupa
Merkez Bankası ve IMF) tarafından, kredi sağlanması karşılığında talep edilen
ağır tedbirler ülkede sosyal huzursuzluk yaratmıştır.
Yunan ekonomisi öteden beri bütçe
açığı ve kamu borçlarının yüksekliği, kamu sektörünün hacmi, piyasaların düşük
rekabet gücü ve yabancı yatırımların azlığı gibi sorunlarla karşı karşıya
bulunmaktadır. Bu nedenle, uluslararası mali piyasalarda ortaya çıkan ve
zamanla reel ekonomiyi de içine alan küresel ekonomik kriz Yunanistan’ı önemli
ölçüde etkilemiş olup, bütçe açığı sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır; ayrıca
mali sektör likidite sorunu yaşamaktadır.
Yunanistan AB içindeki en borçlu ülke
olmamakla beraber, yapısal reformları gerçekleştirmemiş olması krizden
çıkmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle derinleşen krizin, Yunanistan’a borç
veren AB ülke ve kurumları kanalıyla Avro bölgesinde yayılma potansiyelinin
bertaraf edilmesini sağlamak maksadıyla; 2020 yılına kadar Yunanistan’ın kamu borcunun
GSYİH’ya oranının %120 seviyesine indirilmesi hedeflenmiştir. Yunan Hükümeti
ile Troika arasında yürütülen görüşmeler neticesinde, Yunanistan’a dilimler
halinde tedricen serbest bırakılmak üzere, toplam 240 milyar Avro tutarında
yardım yapılması kararlaştırılmıştır.
Troyka söz konusu
yardım paketlerinin serbest bırakılması amacıyla, Yunanistan Hükümeti’nin,
tasarruf yapılmasını ve büyüme perspektifinin önünün açılmasını sağlayacak
yapısal reformları hayata geçirmesini talep etmektedir. Ancak Hükümetin bu
çerçevede aldığı tasarruf tedbirleri de Yunan kamuoyunda memnuniyetsizlik
yaratmakta, muhtelif sektörlerde greve gidilmesine yol açmaktadır.
Yunan ekonomisi bu çerçevede 2008
yılından bu yana %24 oranında küçülmüş olup, ekonomideki daralma 2012 yılı sonu
itibariyle de %6,4 oranında gerçekleşmiştir. Bu gelişmeye bağlı olarak işsizlik
oranı 2013 yılında %27,2’ye yükselmiştir.
Diğer yandan Yunan Hükümeti’nin 2015
yılına kadar 50 milyar Avro tutarında özelleştirme yapması beklenmektedir.
Türkiye – Yunanistan Ticari
İlişkileri
İki komşu ülke olmalarına rağmen
ticaret hacmi yeterince yüksek değildir. 5 milyar dolar seviyelerinde seyreden
hacmin düşük olmasının ana gerekçesi iki ülke ekonomisinin de teknolojik mal
üretiminde yeterli düzeyde olmamasıdır. Bunun yanında benzer ürünleri
üretmeleri de hacmin düşük kalmasına neden olmaktadır. Bir diğer neden ise iki
ülkede de yaşanan krizlerin dış alımı kısıtlayarak aşılmaya çalışılmasıdır.
Yunan işadamlarının Türkiye’deki
yatırımları, Türk işadamlarının Yunanistan’daki yatırımlarında çok daha
fazladır. Türkiye’de 500 den fazla Yunan şirketi vardır ve toplam yatırımları 7
milyar doları aşmıştır. Buna karşılık sadece 20 den fazla Türk firması
Yunanistan’da 100 milyon doları bile bulmayan bir yatırım yapmıştır.
Yunanistan ile Türkiye arasındaki
turist gidiş gelişi ise neredeyse başa baştır.
Türkiye ile Yunanistan arasında
taşımacılık alanındaki ilişkiler, bir miktar artan ticaret hacmi bakımından
önem taşımaktadır. Bu çerçevede son olarak, İpsala/Kipi sınır kapısında mevcut
köprünün ihtiyacı karşılamaması nedeniyle ikinci bir köprü inşa edilmesi
hususunda iki ülke arasında bir anlaşma imzalanmış olup, 27 Mayıs 2011
tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Yunanistan, 1981'den beri Avrupa
Birliği, 1952'den beri NATO, 1961'den beri OECD, 1995'ten beri Batı Avrupa
Birliği ve 2005'den beri Avrupa Uzay Ajansı üyesidir. Türkiye büyük bir
basiretsizlik örneği göstererek bu ülkeyi Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütüne
üye yapmıştır. Bunu sıkıntısını mutlaka yaşayacaktır.
Halkın büyük çoğunluğunu Yunanlar
(9.555.000) oluşturur. Yunanlar büyük bir çoğunlukla Hıristiyan Ortodokstur.
Nüfusun çoğunluğu Türkiye’den 1924 ve 1955 mübadeleleri neticesinde göçen Rum
nüfustan oluşur. 1924 öncesi Yunan Krallığı'nın nüfusu 2 milyonun altındaydı ve
bu nüfusun çoğunluğunu Yunanlaşmış Arnavutlar yani Arnavitler oluşturuyordu.
Buna 1,5 milyon civarında Anadolu Rum'u eklendi. Anadolu'dan göçen Rumlar daha
çok Batı Trakya ve Tesalya'ya yerleştiler ve yüksek çocuk sayısı ve nüfus
artışıyla eski Arvanit/Yunan nüfusunu geride bıraktılar.
Başlıca azınlıkları Makedonlar
(250.000), Tosk Arnavutları (222.000), Ulahlar (209.000), Pontuslu Rumlar
(202.000), Arvanitika Arnavutları (152.000) ve Müslüman azınlıkları Türkler
(150.000), Pomaklar (50,000), SaidîAraplar (30.000), Farslar (10.000),
Afrikalılar (6.100) oluşturmaktadır.
Ayrıca Karaman'da yaşayan Ortodokslar
da mübadele sırasında Yunanistan'daki Müslüman Türklerle Mübadele sırasında
değiştirilmiştir. 1923 Lozan Antlaşmasına ekli protokol hükümlerince Türkiye'de
yaşayan yaklaşık 193.000 Karamanlı, Rum sayılarak zorunlu nüfus değişimine tabi
tutulmuşlardır
131.957 km2 yüzölçümüne sahip olup,
nüfusu 2011 tahminlerine göre 10.977.945 kişidir.
Komşuları Bulgaristan, Türkiye,
Makedonya, Arnavutluk’tur.
Yunanistan'ın 1935 kilometre
uzunluğunda kara sınırı vardır:
-Türkiye ile 203 km (kara sınırı 203,
deniz ile birlikte, Trakya'dan Rodos'a kadar 931 km deniz sınırı),
-Arnavutluk ile 282 km,
-Bulgaristan ile 494 km,
-Makedonya Cumhuriyeti ile 228 km.
TÜRKİYE
NEREDE BULUNUYOR 12’DE GÖRÜŞMEK ÜZERE.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder