2 Ocak 2016 Cumartesi

TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 10 - Komşular, Suriye

TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 10

Mevcut iç savaştan önce seküler ve laik bir Ortadoğu ülkesi olan Suriye’nin Türkiye ile olan ilişkisi, iç savaş nedeni ile tamamen kesilmiş durumdadır. Suriye iç savaşı çıkartan taraflardan biri olarak kuzey komşusu olan Türkiye’yi görmektedir. Bu gün itibari ile gelinen noktada Suriye’nin haklı olduğu belgelenmiştir. Ancak konumuz bu olmadığı için işin bu tarafı ile ilgilenmeyeceğiz. Suriye hakkında mevcut durumdan kısmen söz edilecek ve geçmişteki yani şu anda dondurulmuş olan sorunlar kısaca açıklanacak. Mevcut durumu ile ilgili gelişmeler ciddi bir tez çalışması değeri taşımaktadır.
Bu satırları kaleme alan kişi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup, Türklüğü ile sınırsız övünç ve kıvanç duyan biridir. Ancak yine bu kişi ucu kendisine dokunacak dahi olsa her şeyin tamamen gerçeklerden ve doğrulardan hareketle açıklanması ve halledilmesi gayretindedir. Bu sorumluluk bilincinden hareketle, Suriye ile ilgili konular incelenirken bu ülkeye karşı komşuluk görevlerini yerine getirmeyen komşularından da bahsedilecektir.

Suriye, bağımsızlığını kazandığı 1946’dan 1970 yılına kadar, darbeler ve karşı darbelerin yaşandığı istikrarsız bir dönem geçirmiştir. 1963 yılında Arap Sosyalist Baas Partisi darbeyle yönetimi ele geçirmiş, 1966 ve 1970 yıllarında ise parti içi darbeler yaşanmıştır. 1970 yılındaki darbeyi gerçekleştiren dönemin Savunma Bakanı Hafız Esad, önce kendini Başbakan ilan etmiş, ardından 1971 yılında düzenlenen ve tek aday olarak katıldığı referandumda Cumhurbaşkanı olmuştur.
Cumhurbaşkanı Hafız Esad’ın 10 Haziran 2000 tarihinde ölmesi üzerine, o sırada 34 yaşında olan oğlu Beşar Esad’ın Cumhurbaşkanı olabilmesi için, Anayasada değişiklik yapılarak Cumhurbaşkanlığı yaş sınırı 40’tan 34’e indirilmiş ve Beşar Esad 10 Temmuz 2000 tarihli ve 27 Mayıs 2007 tarihli referandumlarda peş peşe iki kez Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın iktidara gelmesinden hemen sonra Suriye’de demokratikleşme, insan hakları ve ifade özgürlüğü alanlarında kısa süren nispi bir açılım dönemi yaşanmıştır. “Şam Baharı” olarak adlandırılan bu dönem 2001 Şubat ayında iki bağımsız milletvekilinin (Mumin Homsi ve Riad Seif) siyasi reformlar talep etmeleri nedeniyle “yasadışı olarak Anayasayı değiştirmeye teşebbüs suçundan” yargılanarak hapse atılmalarıyla sonuçlanmıştır. Bu tarihten itibaren, Cumhurbaşkanı Esad, Suriye’nin dış politikada karşılaştığı sorunları da ileri sürerek siyasi reformlardan uzaklaşmıştır. Ülkede demokrasi ve reform talep eden çok sayıda muhalif, 2005 Ekim ayında “Şam Deklarasyonunu” imzalamışlar, ancak bu muhaliflerden de bir kısmı daha sonra hapse girmiş, bir kısmı ise ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır.
2011 yılı başında Tunus ve Mısır’da başlayan ve “Arap Baharı” olarak adlandırılan demokrasi ve değişim rüzgârı, Suriye’yi de derinden etkilemiştir. Suriye’deki mevcut rejim karşıtlarının anlatıla geldiği hikâyeye göre, “Suriye’de halkın özlemini duyduğu hak ve özgürlüklere sahip olmak amacıyla başlattığı ve ilk olarak Daraa’da meydana gelen gösteriler, 16 Mart 2011 tarihinden itibaren ülke geneline yayılmış olup, güvenlik kuvvetlerinin ve paramiliter güçlerin (Şebbiha) başvurdukları şiddetin etkisiyle Suriye kendisini kırılması zor bir şiddet sarmalının içerisinde bulmuştur.”
Bahsi geçen Şebbiha’dan kısaca bahsetmek gerekirse “Arapça "Hayalet" anlamına gelir. Beşşar Esad’a bağlı silahlı, resmi olmayan bir teşkilattır. Şebbiha'nın 1975 yılında Hafız Esad’ın yeğeni Nümeyr Esad tarafından kurulduğu zannedilmektedir. Halkın içine karışıp bilgi aldığı bilinmektedir. Ayrıca operasyonlara katılmaktadır. 2011-2012 Suriye Ayaklanmasında rejime hizmet etmektedir. Bundan önce Hafız Esad'a hizmet eden kuruluş, birçok ayaklanmayı bastırmıştır.” denebilir.
Ülkede yaşanan ihtilafın barışçıl bir şekilde çözümlenebilmesini sağlamak maksadıyla ortaya koyulan çeşitli plan ve yol haritalarını uygulamaya yanaşmayan sadece Suriye Hükümeti değildir. Daha özgür ve demokratik bir Suriye özleminden beslenen talep ve beklentileri olduğunu dile getiren sözde Suriye muhalefeti, hükümetin kendilerini “ülkenin barış ve istikrarını bozmayı amaçlayan teröristler” olarak nitelediği ve bu talepleri şiddet kullanarak bastırma yoluna gittiğini iddia etmiştir. Bazı çevrelerce barışçıl olduğu iddia edilen gösterilerin, özellikle batılı ülkeler tarafından desteklenmesi barışçı niteliğini ortadan kaldırmaktadır. Zaten daha önce deklere edilen BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ (BOP) veya değiştirilmiş hali ile GENİŞLETİLMİŞ ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA PROJESİ (GOP) ortalık yerde durmaktadır ve ülkenin kuzey komşusu olan Türkiye’nin başbakanı değişik zamanlarda kendisinin BOP Eşbaşkanı olduğunu söylemektedir. Zaten bundan önce yaşanan Tunus, Libya ve Mısır örneklerinin de dumanı hala tütmektedir. Dahası kuzey komşusunun başbakanının Libya ve Mısır örneğinde isyancılar tarafında yer aldığı ve onlara para dâhil her türlü desteği sağladığı düşünülünce tehlike kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Hal böyle olunca ülkede oluşan gösterilerin masum istekler olduğunu söylemek mümkün değildir. Suriye Hükümetinin göstericilerin üzerine ateş açmak suretiyle şiddet politikasına başvurduğu söylenmektedir. Şu anda ortalık karışık olduğu için kimse doğrulardan bahsetmemektedir. Zaman içinde sular durulduğunda gösterilere başvuran halkın yabancı güçler tarafından yönlendirildiği ortaya çıkacaktır. Zaten devreye Rusya’nın girmesi ile bunlar konuşulmaya başlanmıştır. Yine aynı çevrelerce halkın üzerine tank ve top gibi ağır silahlar kullanarak giden hükümetin olayları tırmandırdığı söylenmektedir. Ancak bağımsız ulusal ve uluslararası basın gerçeklerin iddia edilenin tam tersinin olduğunu ve hükümetin meşru müdafaa hakkını kullandığını en başından beri yazmaktadır. Hatta hükümetin isyancılara ve onlarla birlik olan sivil halka karşı, 21 Ağustos 2013’de sarin gazı kullandığı iddia edilmiş ve sözde ispatlanmıştır. Ancak zaman içinde ortaya çıktı ki, sarin gazını kullananlar IŞİD terör örgütü mensuplarıdır. Hatta bunun böyle olduğunu GOP kapsamını belirleyen ülkenin (ABD) başkanı bile bilmektedir ve gaz yapımında kullanılan maddelerin Türkiye’den gittiğine dair ellerinde istihbarat bilgisi de vardır. Bu konu ile ilgili olarak Türkiye hakkında uluslararası ceza mahkemesine suç duyurusunda bulunulmuştur. Zaten Rusya Federasyonu (RF) bunun öyle olmadığını baştan beri söylemekteydi. Çünkü Suriye hükümetinin elindeki tüm kimyasal silahları eski SSCB vermiş olup, yerine kurulan RF kullanılan gazın Suriye’de mevcudiyetinin olmadığını beyan etmekteydi. Yapılan tahlil ve tetkikler bu konuda Suriye’yi haklı çıkarmış olup, bu haklılığı BM kayıtlarına da geçmiştir. Ayrıca Suriye Hükümeti bir samimiyet göstergesi olarak ve aynı zamanda teröristlerin eline geçer ve kullanırlar korkusu ile elindeki tüm kimyasal silahları uluslararası kuruluş nezaretinde tamamen yok etmiştir.
2011 yılından beri ölen kişi sayısı hakkında net bir rakam olmamakla birlikte uluslararası insan hakları gözlemevinin bildirdiği rakam 330.000 den daha fazla olduğu yönündedir. Yine aynı kaynak 8 milyon civarında kişinin yerinden edildiği, yardıma muhtaç kişi sayısının 13 milyon sınırında olduğu, komşu ülkelere sığınan sayısının ise 5 milyona yaklaştığı beyan edilmektedir. Aklıselim düşünmeyenler bunun sorumlusunun Suriye Hükümeti olduğunu beyan etmektedir. Esasında ülkenin karışıklığa girmesinin nedeni selefi inancı yaymaya çalışan Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye olduğu bağımsız gözler tarafından görülmektedir.

30 Eylül 2015 tarihinden itibaren RF olaylara hava ve uzay kuvvetleri ile müdahalede bulunmuştur. Müdahale Suriye hükümetinin yardım talebi ile başladığından BM nezdinde meşrudur ve zaten hiçbir ülke sesini çıkaramamıştır. Müdahalenin sonuçları birçok yönlüdür.
-Askeri sonuçları: Teröristlerin ilerlemesi durdurulmuştur. Teröristler geriye doğru atılmaya ve önemli arazi parçaları ele geçirilmeye başlanmıştır. En kanlı düşman olan IŞİD terör örgütünün ekonomik ve askeri yapılanması ciddi zarar görmüştür. IŞİD terör örgütünün anapara kaynağı olana petrol sevkiyatı ciddi boyutta sekteye uğramıştır. Süper güç olarak nitelenen bir ülkenin doğrudan desteği süresiz olarak sağlanmıştır. Kendi askeri teçhizat ve malzemesini yenilemeye başlamıştır. Başta ABD olmak üzere koalisyon güçlerinin IŞİD ile mücadele etmediği ortaya çıkmıştır.
-Siyasi sonuçları: Suriye hükümetinin itibarı yükselmiştir. Geçmişte Esat’sız çözüm isteyen birçok ülke Esatlı çözüme razı olmuştur. Aslında bu bir yerde Suriye Hükümetinin masumluğunu da onaylamaktadır. Artık birkaç ülke dışında büyük çoğunluk Suriye’nin geleceğine kendi halkının karar vereceği fikrine sahip çıkmaya başlamıştır. Teröristler askeri alanda olduğu gibi uluslararası arenada da zemin kaybetmişlerdir. Artık birçok ülke bunlara karşı askeri operasyonlara başlamıştır. Suriye’nin geleceği RF’nun niyet ve maksatları doğrultusunda belirleneceğini söylemek yanlış olmaz.
-RF’nun elde ettiği sonuçlar: Dünya nezdinde sözüne güvenilir olduğu intibaı güçlenmiştir. Terörizme karşı olduğu algısı tazelenmiştir. Sıcak denizlerden atılamayacağı kabul görmüştür. Sıcak denizlerde eskiden bir olan üs sayısı şimdiden üçe yükselmiştir. Daha önce denemediği tüm silah sistemlerini denemiş ve beklenenin üstünde olumlu sonuçlar almıştır. Türkiye hava sahasını kontrol eder hale gelmiştir. En modern silahlarını kendi ülkesi dışında da yerleştirmeye başlamıştır.
-Türkiye açısından sonuçları: Türkiye’nin Suriye’deki teröristlere para, silah, mühimmat, insan, eğitim, tıbbi yardım, izinsiz geçiş, barınma gibi yardımlarda bulunduğu ortaya çıkmış olup, ülke ve yöneticileri hakkında uluslararası ceza mahkemesine suç duyurusunda bulunulmuştur. Sonuçta Türkiye yalnızlığa itilmiştir. IŞİD terör örgütü tarafından çalınan Suriye petrolünün Türkiye’ye, dahası iktidar partisinin önde gelenlerine, satıldığı ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin güneyine emsallerinden daha gelişmiş olan S-400 hava savunma sistemi yerleştirilmiş olup, bu sebepten dolayı Suriye hava sahasındaki kontrolünü kaybetmiştir. Bölgesel güç olma iddiasında olan ve bu bakımdan dış gelire gereksinim duyan Türkiye, dış satımda Suriye’yi kaybettiği gibi RF’ nu da kaybetmiştir. Suriye’nin gelecekte yeniden yapılanmasında yer alamayacak duruma düştü. Masrafları çok ağır olan 2,5 milyon civarında bir göçmene ev sahipliği yapmak durumunda kalındı.
Suriye’deki mevcut durum, ülkemiz başta olmak üzere, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barış açısından ciddi tehdit oluşturmayı sürdürmektedir. Bunun yaratıcısı batı ülkeleri, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’dır. Suriye’nin yıkılmasını öngören geçiş sürecinin kısa zamanda sonuçlandırılamaması, ülke içinde etnik ve mezhepsel temelde ayrışma ve şiddet sarmalının genişleyerek, bölge geneline yayılma riskini de artırmaktadır. Son dönemde, özellikle sınırlarımıza yakın bölgelerde dinci ve etnik terör unsurlarının müdahil oldukları çatışmaların sınır bölgemizdeki yerleşim birimlerimize olumsuz yansımalarının artmakta olduğu gözlenmektedir. Suriye'deki ihtilafın Türkiye’ye yönelik yarattığı muhtemel tehditler karşısında gereken tedbirler hassasiyetle alınmamaktadır. Bunun örneği Reyhanlı ilçesi içinde yaşanan iki, Suruç ve Ankara’da yaşanan birer katliam ile görüldü.

Türkiye ile Suriye arasındaki sorunlar:
-Sınır aşan sular ile ilgili sorun vardır. Şimdilik uykuda olan bu sorun ile ilgili olarak Suriye sürekli haksız taleplerde bulunurdu. Anlaşmalar dâhilinde kendisine verilen sudan daha fazlasını talep etmekteydi. Esasında Suriye’de de kişi başına düşen tatlı su miktarı, Irak örneğinde olduğu gibi, Türk halkından daha fazladır. Fırat nehri üzerinde yapılacak her türlü tasarrufta Suriye sürekli sorun çıkarmıştır. GAP buna örnektir.
-Hatay meselesi. Mesele olarak adlandırılması Suriye tarafından kaynaklanmaktadır. Bu mesele Türkiye açısından 30 Haziran 1939’da çözümlenmiştir. Ancak Suriye kendi haritalarında Hatay’ı hala kendi toprağı olarak göstermektedir. Denildiği gibi bu sadece kendisinin sorunudur.
-PKK terörü. Suriye’nin 1999 yılında bölücü örgütün yöneticisini kendi topraklarından kovarak buna son verdiğini düşünmek mümkündür. Ancak terör örgütünün içinde hayli miktarda ve üst düzeyde Suriyeliler vardır. Bu sorun şimdiki hali ile PYD olarak ortaya çıkmaktadır. Gelecekte de sorun olmaya devam edecektir. Suriye gelinen noktada ve bu noktadan sonra oluşacak zeminde Türkiye’ye karşı mutlaka terör kozunu oynayacaktır.
-Yeni eklenen sorunlardan birisi Suriye’deki terör örgütlerini Türkiye’nin desteklemesidir. Yıllarca kendisi terörden çok ektiği halde kendisine komşu olan bir devletteki terörist yapılanmaları desteklemesi anlaşılır bir durum değildir. Ve esasında kendi ülkesindeki terör örgütünün uluslararası zeminde terör örgütü olarak tanınmasını tehlikeye atmaktadır.

Suriye’nin ekonomik durumu:
Baas Partisi’nin iktidara geldiği 1963’ten itibaren sosyalist ekonomik politikalar uygulamaya başlayan Suriye, 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren piyasa ekonomisine yönelik adımlar atmaya başlamıştır. Cumhurbaşkanı Esad’ın 2000 yılında iktidara gelmesinden sonra ise sosyal piyasa ekonomisine geçiş süreci başlatılmıştır.
Bu çerçevede, 2000 yılından itibaren tedricen ekonominin serbestleştirilmesi ve dışa açılması ile özel sektörün geliştirilmesi ve ülkeye yabancı sermaye çekilmesine yönelik politikalar uygulanmaya başlanmıştır. Bu kapsamda, 2001 yılında ülkede özel bankalar kurulmasına izin verilmiş, 2003 yılında döviz kurları üzerindeki kontroller azaltılmaya başlanmış, 2007 yılında kabul edilen bir yasa ile yabancı yatırımcılara gayrimenkul edinme hakkı tanınmış, 2008 yılında sübvansiyonların azaltılmasına başlanmış, 2009 yılında ise Şam Borsası açılmıştır. Diğer yandan, yerli ve yabancı yatırımlar ile sanayi üretiminin teşvik edilmesi amacıyla Şam, Halep, Humus ve Deyrizor’da dört büyük organize sanayi sitesi kurulmuş, ayrıca ülkenin nispeten daha kurak ve geri kalmış durumdaki doğu ve kuzeydoğu bölgeleri için bölgesel kalkınma planları oluşturulmaya başlanmıştır. Suriye, 2001 ve 2004 yıllarında DTÖ üyeliği için de müracaat etmiş olup, 2010 yılında ABD’nin bu konudaki vetosunu kaldırması üzerine üyelik süreci başlamış bulunmaktadır.
Tüm bunlara rağmen, Suriye’nin ekonominin serbestleştirilmesi ve dışa açılması konusunda yeterli ve kararlı adımlar atmadığı ve bu alanda hala katedilecek çok mesafe bulunduğu yaygın kanaattir.
Suriye ekonomisine ilişkin en son istatistikler 2009 yılına ait olup, 2009 yılında GSMH 54.3 milyar ABD Doları (satın alma paritesine göre 102.4 milyar ABD Doları), büyüme oranı % 4.6, işsizlik oranı % 8.1 (gerçek oranın % 15-20 arasında olduğu söylenmektedir), enflasyon oranı % 2.6, ihracat 13 milyar ABD Doları, ithalat ise 17 milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiştir. GSMH’nın % 20’si tarım, % 15’i sanayi ve % 65’i hizmetlerden oluşmaktadır.
Suriye’de uzun süre GSMH’nın yarısı tarım ve petrol sektörlerindeki üretimden oluşmuştur. Ancak, son yıllarda yaşanan kuraklıklar nedeniyle tarımsal üretimde ciddi düşüşler yaşanmış ve ülke ilk defa buğday ithal etmek zorunda kalmıştır. Suriye’de ilk petrol üretimi 1960’lı yılların sonlarında ülkenin kuzeyinde başlamış, 1980’li yılların ortalarında ise Suriye sınırlı düzeyde de olsa petrol ihraç eden bir ülke haline gelmiştir. Petrol üretimi 1995 yılında zirve yaparak günde 610 bin varile çıkmış, ancak anılan tarihten itibaren giderek azalmıştır. Halen Suriye’nin günlük petrol üretimi 385 bin varil civarında olup, Suriye bu miktarın aşağı yukarı 130 bin varilini ihraç etmektedir. Petrol ürünleri, GSMH ve ihracatta % 20-23 arasında yer tutmaktadır. Suriye’nin bilinen petrol rezervleri 2,5 milyar varil, bilinen doğal gaz rezervleri ise 240,7 trilyon metreküptür. Yeni petrol sahaları keşfedilmemesi halinde, Suriye’nin yakın zamanda tekrar petrol ithal eden ülke haline geleceği söylenmektedir.
Suriye’nin diğer önemli sanayi kolları arasında gıda ve tekstil gelmektedir. Ayrıca, ülke zengin fosfat yataklarına sahip olup, fosfat önemli bir ihraç kalemidir.

Akdeniz'in doğusunda yer alan Suriye'nin batısında dağlık bir kütle yer alır. Kuzey-güney yönünde uzanan Ensariye Dağları Türkiye'deki Nur Dağlarının bir uzantısı şeklinde Anti-Lübnan Dağları olarak İsrail'e kadar kıyı boyunca uzanır. Ortalama 1000 metre yükseklikteki bu dağlar kıyıya paralel uzanması nedeniyle deniz etkisinin Suriye'nin iç kısımlarına sokulmasını önler. Suriye'nin iç kısımlarında çöl şartları etkilidir. Suriye'nin güneydoğusunda Suriye Çölü yer alır. Suriye'nin 2/3 si çöllerle kaplıdır. Akdeniz kıyısında Akdeniz iklimi egemendir. Tarım ve hayvancılık halkın temel uğraşıdır.
Suriye’nin nüfusu 2009 yılı tahminlerine göre 21.906.000’dir.Yüzölçümü ise 185.180 km2’dir.
Komşuları; Ürdün, Irak, Türkiye, İran, Lübnan’dır. Ülke batısı ile Akdeniz kıyısındadır.

TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 11’DE GÖRÜŞMEK ÜZERE.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder