TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 10
Mevcut iç savaştan önce seküler ve
laik bir Ortadoğu ülkesi olan Suriye’nin Türkiye ile olan ilişkisi, iç savaş
nedeni ile tamamen kesilmiş durumdadır. Suriye iç savaşı çıkartan taraflardan
biri olarak kuzey komşusu olan Türkiye’yi görmektedir. Bu gün itibari ile
gelinen noktada Suriye’nin haklı olduğu belgelenmiştir. Ancak konumuz bu
olmadığı için işin bu tarafı ile ilgilenmeyeceğiz. Suriye hakkında mevcut
durumdan kısmen söz edilecek ve geçmişteki yani şu anda dondurulmuş olan
sorunlar kısaca açıklanacak. Mevcut durumu ile ilgili gelişmeler ciddi bir tez
çalışması değeri taşımaktadır.
Bu satırları kaleme alan kişi,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup, Türklüğü ile sınırsız övünç ve kıvanç duyan
biridir. Ancak yine bu kişi ucu kendisine dokunacak dahi olsa her şeyin tamamen
gerçeklerden ve doğrulardan hareketle açıklanması ve halledilmesi
gayretindedir. Bu sorumluluk bilincinden hareketle, Suriye ile ilgili konular
incelenirken bu ülkeye karşı komşuluk görevlerini yerine getirmeyen
komşularından da bahsedilecektir.
Suriye, bağımsızlığını kazandığı
1946’dan 1970 yılına kadar, darbeler ve karşı darbelerin yaşandığı istikrarsız
bir dönem geçirmiştir. 1963 yılında Arap Sosyalist Baas Partisi darbeyle
yönetimi ele geçirmiş, 1966 ve 1970 yıllarında ise parti içi darbeler
yaşanmıştır. 1970 yılındaki darbeyi gerçekleştiren dönemin Savunma Bakanı Hafız
Esad, önce kendini Başbakan ilan etmiş, ardından 1971 yılında düzenlenen ve tek
aday olarak katıldığı referandumda Cumhurbaşkanı olmuştur.
Cumhurbaşkanı Hafız Esad’ın 10
Haziran 2000 tarihinde ölmesi üzerine, o sırada 34 yaşında olan oğlu Beşar
Esad’ın Cumhurbaşkanı olabilmesi için, Anayasada değişiklik yapılarak
Cumhurbaşkanlığı yaş sınırı 40’tan 34’e indirilmiş ve Beşar Esad 10 Temmuz 2000
tarihli ve 27 Mayıs 2007 tarihli referandumlarda peş peşe iki kez Cumhurbaşkanı
seçilmiştir.
Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın iktidara
gelmesinden hemen sonra Suriye’de demokratikleşme, insan hakları ve ifade
özgürlüğü alanlarında kısa süren nispi bir açılım dönemi yaşanmıştır. “Şam
Baharı” olarak adlandırılan bu dönem 2001 Şubat ayında iki bağımsız
milletvekilinin (Mumin Homsi ve Riad Seif) siyasi reformlar talep etmeleri
nedeniyle “yasadışı olarak Anayasayı değiştirmeye teşebbüs suçundan”
yargılanarak hapse atılmalarıyla sonuçlanmıştır. Bu tarihten itibaren, Cumhurbaşkanı
Esad, Suriye’nin dış politikada karşılaştığı sorunları da ileri sürerek siyasi
reformlardan uzaklaşmıştır. Ülkede demokrasi ve reform talep eden çok sayıda
muhalif, 2005 Ekim ayında “Şam Deklarasyonunu” imzalamışlar, ancak bu
muhaliflerden de bir kısmı daha sonra hapse girmiş, bir kısmı ise ülkeyi terk
etmek zorunda kalmıştır.
2011 yılı başında Tunus ve Mısır’da
başlayan ve “Arap Baharı” olarak adlandırılan demokrasi ve değişim rüzgârı,
Suriye’yi de derinden etkilemiştir. Suriye’deki mevcut rejim karşıtlarının
anlatıla geldiği hikâyeye göre, “Suriye’de halkın özlemini duyduğu hak ve
özgürlüklere sahip olmak amacıyla başlattığı ve ilk olarak Daraa’da meydana
gelen gösteriler, 16 Mart 2011 tarihinden itibaren ülke geneline yayılmış olup,
güvenlik kuvvetlerinin ve paramiliter güçlerin (Şebbiha) başvurdukları şiddetin
etkisiyle Suriye kendisini kırılması zor bir şiddet sarmalının içerisinde
bulmuştur.”
Bahsi geçen Şebbiha’dan
kısaca bahsetmek gerekirse “Arapça "Hayalet" anlamına gelir.
Beşşar Esad’a bağlı silahlı, resmi olmayan bir teşkilattır. Şebbiha'nın 1975
yılında Hafız Esad’ın yeğeni Nümeyr Esad tarafından kurulduğu zannedilmektedir.
Halkın içine karışıp bilgi aldığı bilinmektedir. Ayrıca operasyonlara
katılmaktadır. 2011-2012 Suriye Ayaklanmasında rejime hizmet etmektedir. Bundan
önce Hafız Esad'a hizmet eden kuruluş, birçok ayaklanmayı bastırmıştır.”
denebilir.
Ülkede yaşanan ihtilafın barışçıl bir
şekilde çözümlenebilmesini sağlamak maksadıyla ortaya koyulan çeşitli plan ve
yol haritalarını uygulamaya yanaşmayan sadece Suriye Hükümeti değildir. Daha
özgür ve demokratik bir Suriye özleminden beslenen talep ve beklentileri
olduğunu dile getiren sözde Suriye muhalefeti, hükümetin kendilerini “ülkenin
barış ve istikrarını bozmayı amaçlayan teröristler” olarak nitelediği ve bu
talepleri şiddet kullanarak bastırma yoluna gittiğini iddia etmiştir. Bazı
çevrelerce barışçıl olduğu iddia edilen gösterilerin, özellikle batılı ülkeler
tarafından desteklenmesi barışçı niteliğini ortadan kaldırmaktadır. Zaten daha
önce deklere edilen BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ (BOP) veya değiştirilmiş hali ile
GENİŞLETİLMİŞ ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA PROJESİ (GOP) ortalık yerde durmaktadır
ve ülkenin kuzey komşusu olan Türkiye’nin başbakanı değişik zamanlarda
kendisinin BOP Eşbaşkanı olduğunu söylemektedir. Zaten bundan önce yaşanan
Tunus, Libya ve Mısır örneklerinin de dumanı hala tütmektedir. Dahası kuzey
komşusunun başbakanının Libya ve Mısır örneğinde isyancılar tarafında yer
aldığı ve onlara para dâhil her türlü desteği sağladığı düşünülünce tehlike
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Hal böyle olunca ülkede oluşan gösterilerin
masum istekler olduğunu söylemek mümkün değildir. Suriye Hükümetinin
göstericilerin üzerine ateş açmak suretiyle şiddet politikasına başvurduğu
söylenmektedir. Şu anda ortalık karışık olduğu için kimse doğrulardan
bahsetmemektedir. Zaman içinde sular durulduğunda gösterilere başvuran halkın
yabancı güçler tarafından yönlendirildiği ortaya çıkacaktır. Zaten devreye
Rusya’nın girmesi ile bunlar konuşulmaya başlanmıştır. Yine aynı çevrelerce
halkın üzerine tank ve top gibi ağır silahlar kullanarak giden hükümetin
olayları tırmandırdığı söylenmektedir. Ancak bağımsız ulusal ve uluslararası
basın gerçeklerin iddia edilenin tam tersinin olduğunu ve hükümetin meşru müdafaa
hakkını kullandığını en başından beri yazmaktadır. Hatta hükümetin isyancılara
ve onlarla birlik olan sivil halka karşı, 21 Ağustos 2013’de sarin gazı
kullandığı iddia edilmiş ve sözde ispatlanmıştır. Ancak zaman içinde ortaya
çıktı ki, sarin gazını kullananlar IŞİD terör örgütü mensuplarıdır. Hatta bunun
böyle olduğunu GOP kapsamını belirleyen ülkenin (ABD) başkanı bile bilmektedir
ve gaz yapımında kullanılan maddelerin Türkiye’den gittiğine dair ellerinde
istihbarat bilgisi de vardır. Bu konu ile ilgili olarak Türkiye hakkında
uluslararası ceza mahkemesine suç duyurusunda bulunulmuştur. Zaten Rusya
Federasyonu (RF) bunun öyle olmadığını baştan beri söylemekteydi. Çünkü Suriye
hükümetinin elindeki tüm kimyasal silahları eski SSCB vermiş olup, yerine kurulan
RF kullanılan gazın Suriye’de mevcudiyetinin olmadığını beyan etmekteydi.
Yapılan tahlil ve tetkikler bu konuda Suriye’yi haklı çıkarmış olup, bu
haklılığı BM kayıtlarına da geçmiştir. Ayrıca Suriye Hükümeti bir samimiyet
göstergesi olarak ve aynı zamanda teröristlerin eline geçer ve kullanırlar
korkusu ile elindeki tüm kimyasal silahları uluslararası kuruluş nezaretinde
tamamen yok etmiştir.
2011 yılından beri ölen
kişi sayısı hakkında net bir rakam olmamakla birlikte uluslararası insan
hakları gözlemevinin bildirdiği rakam 330.000 den daha fazla olduğu yönündedir.
Yine aynı kaynak 8 milyon civarında kişinin yerinden edildiği, yardıma muhtaç
kişi sayısının 13 milyon sınırında olduğu, komşu ülkelere sığınan sayısının ise
5 milyona yaklaştığı beyan edilmektedir. Aklıselim düşünmeyenler bunun
sorumlusunun Suriye Hükümeti olduğunu beyan etmektedir. Esasında ülkenin
karışıklığa girmesinin nedeni selefi inancı yaymaya çalışan Suudi Arabistan,
Katar ve Türkiye olduğu bağımsız gözler tarafından görülmektedir.
30 Eylül 2015 tarihinden itibaren RF
olaylara hava ve uzay kuvvetleri ile müdahalede bulunmuştur. Müdahale Suriye
hükümetinin yardım talebi ile başladığından BM nezdinde meşrudur ve zaten
hiçbir ülke sesini çıkaramamıştır. Müdahalenin sonuçları birçok yönlüdür.
-Askeri sonuçları: Teröristlerin
ilerlemesi durdurulmuştur. Teröristler geriye doğru atılmaya ve önemli arazi
parçaları ele geçirilmeye başlanmıştır. En kanlı düşman olan IŞİD terör
örgütünün ekonomik ve askeri yapılanması ciddi zarar görmüştür. IŞİD terör
örgütünün anapara kaynağı olana petrol sevkiyatı ciddi boyutta sekteye
uğramıştır. Süper güç olarak nitelenen bir ülkenin doğrudan desteği süresiz
olarak sağlanmıştır. Kendi askeri teçhizat ve malzemesini yenilemeye
başlamıştır. Başta ABD olmak üzere koalisyon güçlerinin IŞİD ile mücadele
etmediği ortaya çıkmıştır.
-Siyasi sonuçları: Suriye hükümetinin
itibarı yükselmiştir. Geçmişte Esat’sız çözüm isteyen birçok ülke Esatlı çözüme
razı olmuştur. Aslında bu bir yerde Suriye Hükümetinin masumluğunu da
onaylamaktadır. Artık birkaç ülke dışında büyük çoğunluk Suriye’nin geleceğine
kendi halkının karar vereceği fikrine sahip çıkmaya başlamıştır. Teröristler
askeri alanda olduğu gibi uluslararası arenada da zemin kaybetmişlerdir. Artık
birçok ülke bunlara karşı askeri operasyonlara başlamıştır. Suriye’nin geleceği
RF’nun niyet ve maksatları doğrultusunda belirleneceğini söylemek yanlış olmaz.
-RF’nun elde ettiği sonuçlar: Dünya
nezdinde sözüne güvenilir olduğu intibaı güçlenmiştir. Terörizme karşı olduğu
algısı tazelenmiştir. Sıcak denizlerden atılamayacağı kabul görmüştür. Sıcak
denizlerde eskiden bir olan üs sayısı şimdiden üçe yükselmiştir. Daha önce
denemediği tüm silah sistemlerini denemiş ve beklenenin üstünde olumlu sonuçlar
almıştır. Türkiye hava sahasını kontrol eder hale gelmiştir. En modern
silahlarını kendi ülkesi dışında da yerleştirmeye başlamıştır.
-Türkiye açısından sonuçları:
Türkiye’nin Suriye’deki teröristlere para, silah, mühimmat, insan, eğitim,
tıbbi yardım, izinsiz geçiş, barınma gibi yardımlarda bulunduğu ortaya çıkmış
olup, ülke ve yöneticileri hakkında uluslararası ceza mahkemesine suç
duyurusunda bulunulmuştur. Sonuçta Türkiye yalnızlığa itilmiştir. IŞİD terör
örgütü tarafından çalınan Suriye petrolünün Türkiye’ye, dahası iktidar
partisinin önde gelenlerine, satıldığı ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin güneyine
emsallerinden daha gelişmiş olan S-400 hava savunma sistemi yerleştirilmiş
olup, bu sebepten dolayı Suriye hava sahasındaki kontrolünü kaybetmiştir.
Bölgesel güç olma iddiasında olan ve bu bakımdan dış gelire gereksinim duyan
Türkiye, dış satımda Suriye’yi kaybettiği gibi RF’ nu da kaybetmiştir.
Suriye’nin gelecekte yeniden yapılanmasında yer alamayacak duruma düştü.
Masrafları çok ağır olan 2,5 milyon civarında bir göçmene ev sahipliği yapmak
durumunda kalındı.
Suriye’deki mevcut durum, ülkemiz
başta olmak üzere, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barış açısından ciddi
tehdit oluşturmayı sürdürmektedir. Bunun yaratıcısı batı ülkeleri, Türkiye,
Katar ve Suudi Arabistan’dır. Suriye’nin yıkılmasını öngören geçiş sürecinin
kısa zamanda sonuçlandırılamaması, ülke içinde etnik ve mezhepsel temelde
ayrışma ve şiddet sarmalının genişleyerek, bölge geneline yayılma riskini de
artırmaktadır. Son dönemde, özellikle sınırlarımıza yakın bölgelerde dinci ve
etnik terör unsurlarının müdahil oldukları çatışmaların sınır bölgemizdeki
yerleşim birimlerimize olumsuz yansımalarının artmakta olduğu gözlenmektedir.
Suriye'deki ihtilafın Türkiye’ye yönelik yarattığı muhtemel tehditler
karşısında gereken tedbirler hassasiyetle alınmamaktadır. Bunun örneği Reyhanlı
ilçesi içinde yaşanan iki, Suruç ve Ankara’da yaşanan birer katliam ile
görüldü.
Türkiye ile Suriye arasındaki
sorunlar:
-Sınır aşan sular ile ilgili sorun
vardır. Şimdilik uykuda olan bu sorun ile ilgili olarak Suriye sürekli haksız
taleplerde bulunurdu. Anlaşmalar dâhilinde kendisine verilen sudan daha
fazlasını talep etmekteydi. Esasında Suriye’de de kişi başına düşen tatlı su
miktarı, Irak örneğinde olduğu gibi, Türk halkından daha fazladır. Fırat nehri
üzerinde yapılacak her türlü tasarrufta Suriye sürekli sorun çıkarmıştır. GAP
buna örnektir.
-Hatay meselesi. Mesele olarak
adlandırılması Suriye tarafından kaynaklanmaktadır. Bu mesele Türkiye açısından
30 Haziran 1939’da çözümlenmiştir. Ancak Suriye kendi haritalarında Hatay’ı
hala kendi toprağı olarak göstermektedir. Denildiği gibi bu sadece kendisinin
sorunudur.
-PKK terörü. Suriye’nin 1999 yılında
bölücü örgütün yöneticisini kendi topraklarından kovarak buna son verdiğini
düşünmek mümkündür. Ancak terör örgütünün içinde hayli miktarda ve üst düzeyde
Suriyeliler vardır. Bu sorun şimdiki hali ile PYD olarak ortaya çıkmaktadır.
Gelecekte de sorun olmaya devam edecektir. Suriye gelinen noktada ve bu
noktadan sonra oluşacak zeminde Türkiye’ye karşı mutlaka terör kozunu
oynayacaktır.
-Yeni eklenen sorunlardan birisi
Suriye’deki terör örgütlerini Türkiye’nin desteklemesidir. Yıllarca kendisi
terörden çok ektiği halde kendisine komşu olan bir devletteki terörist
yapılanmaları desteklemesi anlaşılır bir durum değildir. Ve esasında kendi
ülkesindeki terör örgütünün uluslararası zeminde terör örgütü olarak
tanınmasını tehlikeye atmaktadır.
Suriye’nin ekonomik durumu:
Baas Partisi’nin iktidara geldiği
1963’ten itibaren sosyalist ekonomik politikalar uygulamaya başlayan Suriye,
1980’li yılların ikinci yarısından itibaren piyasa ekonomisine yönelik adımlar
atmaya başlamıştır. Cumhurbaşkanı Esad’ın 2000 yılında iktidara gelmesinden
sonra ise sosyal piyasa ekonomisine geçiş süreci başlatılmıştır.
Bu çerçevede, 2000 yılından itibaren
tedricen ekonominin serbestleştirilmesi ve dışa açılması ile özel sektörün
geliştirilmesi ve ülkeye yabancı sermaye çekilmesine yönelik politikalar
uygulanmaya başlanmıştır. Bu kapsamda, 2001 yılında ülkede özel bankalar
kurulmasına izin verilmiş, 2003 yılında döviz kurları üzerindeki kontroller
azaltılmaya başlanmış, 2007 yılında kabul edilen bir yasa ile yabancı
yatırımcılara gayrimenkul edinme hakkı tanınmış, 2008 yılında sübvansiyonların
azaltılmasına başlanmış, 2009 yılında ise Şam Borsası açılmıştır. Diğer yandan,
yerli ve yabancı yatırımlar ile sanayi üretiminin teşvik edilmesi amacıyla Şam,
Halep, Humus ve Deyrizor’da dört büyük organize sanayi sitesi kurulmuş, ayrıca
ülkenin nispeten daha kurak ve geri kalmış durumdaki doğu ve kuzeydoğu
bölgeleri için bölgesel kalkınma planları oluşturulmaya başlanmıştır. Suriye,
2001 ve 2004 yıllarında DTÖ üyeliği için de müracaat etmiş olup, 2010 yılında ABD’nin
bu konudaki vetosunu kaldırması üzerine üyelik süreci başlamış bulunmaktadır.
Tüm bunlara rağmen, Suriye’nin
ekonominin serbestleştirilmesi ve dışa açılması konusunda yeterli ve kararlı
adımlar atmadığı ve bu alanda hala katedilecek çok mesafe bulunduğu yaygın
kanaattir.
Suriye ekonomisine ilişkin en son
istatistikler 2009 yılına ait olup, 2009 yılında GSMH 54.3 milyar ABD Doları
(satın alma paritesine göre 102.4 milyar ABD Doları), büyüme oranı % 4.6,
işsizlik oranı % 8.1 (gerçek oranın % 15-20 arasında olduğu söylenmektedir),
enflasyon oranı % 2.6, ihracat 13 milyar ABD Doları, ithalat ise 17 milyar ABD
Doları olarak gerçekleşmiştir. GSMH’nın % 20’si tarım, % 15’i sanayi ve % 65’i
hizmetlerden oluşmaktadır.
Suriye’de uzun süre GSMH’nın yarısı
tarım ve petrol sektörlerindeki üretimden oluşmuştur. Ancak, son yıllarda
yaşanan kuraklıklar nedeniyle tarımsal üretimde ciddi düşüşler yaşanmış ve ülke
ilk defa buğday ithal etmek zorunda kalmıştır. Suriye’de ilk petrol üretimi
1960’lı yılların sonlarında ülkenin kuzeyinde başlamış, 1980’li yılların
ortalarında ise Suriye sınırlı düzeyde de olsa petrol ihraç eden bir ülke
haline gelmiştir. Petrol üretimi 1995 yılında zirve yaparak günde 610 bin
varile çıkmış, ancak anılan tarihten itibaren giderek azalmıştır. Halen
Suriye’nin günlük petrol üretimi 385 bin varil civarında olup, Suriye bu
miktarın aşağı yukarı 130 bin varilini ihraç etmektedir. Petrol ürünleri, GSMH
ve ihracatta % 20-23 arasında yer tutmaktadır. Suriye’nin bilinen petrol
rezervleri 2,5 milyar varil, bilinen doğal gaz rezervleri ise 240,7 trilyon
metreküptür. Yeni petrol sahaları keşfedilmemesi halinde, Suriye’nin yakın
zamanda tekrar petrol ithal eden ülke haline geleceği söylenmektedir.
Suriye’nin diğer önemli sanayi
kolları arasında gıda ve tekstil gelmektedir. Ayrıca, ülke zengin fosfat
yataklarına sahip olup, fosfat önemli bir ihraç kalemidir.
Akdeniz'in doğusunda yer alan
Suriye'nin batısında dağlık bir kütle yer alır. Kuzey-güney yönünde uzanan
Ensariye Dağları Türkiye'deki Nur Dağlarının bir uzantısı şeklinde Anti-Lübnan
Dağları olarak İsrail'e kadar kıyı boyunca uzanır. Ortalama 1000 metre
yükseklikteki bu dağlar kıyıya paralel uzanması nedeniyle deniz etkisinin
Suriye'nin iç kısımlarına sokulmasını önler. Suriye'nin iç kısımlarında çöl şartları
etkilidir. Suriye'nin güneydoğusunda Suriye Çölü yer alır. Suriye'nin 2/3 si
çöllerle kaplıdır. Akdeniz kıyısında Akdeniz iklimi egemendir. Tarım ve
hayvancılık halkın temel uğraşıdır.
Suriye’nin nüfusu 2009 yılı
tahminlerine göre 21.906.000’dir.Yüzölçümü ise 185.180 km2’dir.
Komşuları; Ürdün, Irak, Türkiye,
İran, Lübnan’dır. Ülke batısı ile Akdeniz kıyısındadır.
TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 11’DE GÖRÜŞMEK
ÜZERE.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder