23 Aralık 2015 Çarşamba

TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 5 - Komşular, Gürcistan

         
TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR BÖLÜM 5

Gürcistan:
Gürcistan, seküler, üniter ve başkanlı cumhuriyet olan bir temsili demokrasidir.
Türkiye, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hemen ardından 16 Aralık 1991’de Gürcistan’ın bağımsızlığını tanımış, 21 Mayıs 1992’de de iki ülke arasında Diplomatik İlişki Kurulmasına Dair Protokol imzalanmıştır. İki ülkenin Ankara ve Tiflis’teki Büyükelçiliklerinin yanı sıra, Türkiye’nin Batum’da, Gürcistan’ın ise İstanbul ve Trabzon’da Başkonsoloslukları bulunmaktadır. İki ülke arasında düzenli olarak üst düzey ziyaretler gerçekleştirilmektedir.
Türkiye-Gürcistan ilişkilerinde siyasi nitelikli sorun bulunmamakta olup, ilişkiler eşitlik ve karşılıklı olarak içişlerine karışmama ilkeleri çerçevesinde gelişmektedir. Örnek komşuluk ilişkilerinin bir göstergesi olarak iki ülke vatandaşları, turistik amaçlı seyahatlerinde karşılıklı olarak 90 güne kadar vize muafiyetinden istifade etmekte, Batum Havalimanı Türkiye ve Gürcistan tarafından ortak kullanılmakta, gümrük kapılarının “tek pencere” modelinde ortak işletilmesine ve yeni sınır kapılarının faaliyete geçmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Öte yandan, 31 Mayıs 2011 tarihinde imzalanan Protokol sayesinde iki ülke vatandaşları, birbirlerinin ülkelerine pasaporta ihtiyaç olmadan kimlik kartıyla seyahat edebilmektedir.
Türkiye-Gürcistan işbirliği yalnız ikili düzeyde değil, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı ve Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu gibi bölgesel işbirliği projeleriyle de başarıyla sürdürülmektedir.
Abhazya ve Güney Osetya’nın 1990’lı yıllarda Gürcistan’dan bağımsızlıklarını kazanmak üzere başlattıkları ayrılıkçı hareketler karşısında Türkiye, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün korunmasına ve bu ihtilaflara Gürcistan’ın uluslararası tanınmış sınırları içerisinde barışçıl çözüm bulunmasına yönelik bir politika izlemektedir. Acara bölgesinin özerk bir statüye sahip olması 1921 tarihli Moskova ve Kars Anlaşmaları ile kararlaştırılmıştır.
Türkiye ve Gürcistan arasındaki coğrafi yakınlığın bir sonucu da, halklar arasındaki yakınlıktır. Ahıska Türkleri ise iki ülke arasındaki bir diğer kültürel köprüyü oluşturmaktadır. Türkiye, SSCB döneminde 1944 yılında Gürcistan’daki ata topraklarından Orta Asya’ya sürülen Ahıska Türklerinin Gürcistan’a dönüşlerinin sağlanmasına önem vermekte, bu amaçla Gürcistan tarafından yürütülen çalışmaları desteklemektedir.
İki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler de siyasal ilişkilere paralel olarak olumlu bir seyir izlemektedir. Serbest Ticaret Anlaşması’nın imzalanmasının da etkisiyle, Türkiye, 2007 yılından itibaren Gürcistan’ın en büyük ticari ortağı konumuna yükselmiştir. Bu bağlamda, 2010 yılında ikili ticaret hacmimiz 1,104 milyar Dolar olarak gerçekleşmiş, bu rakamla, Gürcistan’ın toplam dış ticaretinde Türkiye’nin payı %16,5’e ulaşmıştır. Ayrıca, Gürcistan’da Türk işadamları tarafından üstlenilen projelerin toplam değeri de 1 milyar Doları aşmıştır. Son dönemde, özellikle, hidroelektrik santralleri inşasında Türk şirketlerinin önemli bir yer aldıkları görülmektedir. Öte yandan, 1997-2010 yılları arasında ülkemizden Gürcistan’a yapılan yatırımların toplamı da 682,3 milyon Doları bulmuştur.
Gürcistan'la eğitim alanındaki işbirliğimiz, sorunsuz ve memnuniyet verici düzeyde devam etmektedir. Gürcistan'da yedi Yüksek Öğretim kurumunda bulunan Türkoloji bölümleri bulunmaktadır. Ülkedeki üniversitelere kayıt yaptıran yabancı öğrenciler arasında Türkler ikinci sırada bulunmaktadır.
Türkiye-Gürcistan ilişkilerinin derinliğine inecek olursak Gürcistan Türkiye için sıradan bir ülke değildir. Bunun temel nedeni bu ülkenin Güney Kafkasya coğrafyasında sahip olduğu stratejik konumdur. Zira Gürcistan; Doğu-Batı, Kuzey-Güney geçişlerinin merkezinde bulunmaktadır. Bu nedenle Gürcistan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana Batı ile Rusya arasında cereyan eden çetin bir nüfuz mücadelesinin ana sahasını teşkil etmektedir. Gürcistan bu konumu nedeniyle Türkiye açısından iki temel öneme sahiptir. Bunlardan birincisi ekonomiktir. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı Gürcistan topraklarından geçerek Türkiye’ye topraklarına girmektedir. Diğer önem ise siyasidir. Zira İran’ın öteden beri çıkardığı sorunlar düşünüldüğünde Türkiye’nin Azerbaycan ve hatta ötesine, diğer Türk cumhuriyetlerine, ulaşması ancak Gürcistan üzerinden sağlanabilmektedir. Bu da Türkiye’nin her hal ve şartta Gürcistan’ın yanında olması gerektiğini açık olarak göstermektedir. Bu çerçevede Türkiye, ABD ve AB ülkeleri ile birlikte aynı safta yer alarak, Gürcistan’a 40 milyon doları aşan boyutta askeri yardımda bulunmuş, Gürcü subaylarının yetiştirilmesinde önemli sorumluluklar üstlenmiştir.
Türkiye’nin Abhazya’dan Acaristan’a kadar geniş bir coğrafya ile tarihsel, kültürel ve etnik bağlantıları mevcuttur. Bu nedenle Abhazya’dan Ahıska’ya, Osetya’dan Acarya’ya kadar Gürcistan’ın ayrılıkçı sorunlarıyla mücadelede Türkiye inisiyatif üstlenmek zorunda kalmıştır.
Gürcistan aynı zamanda Ermenistan ilişkilerimiz açısından da önemli bir kapı, önemli bir geçiş bölgesidir. Ermenistan’a giren ve çıkan malların çok büyük bir bölümü Gürcistan topraklarından transit geçtikten sonra Batum Limanı’ndan giriş ve çıkış yapmaktadır. Ermenistan ile olan ilişkilerimizin hassasiyeti göz önüne alındığında ülkenin Türkiye açısından stratejik boyutu oldukça açıktır.
Beş Gün Savaşı, Kafkasya’daki güvenliğin ne kadar kırılgan olduğunu gösterirken, istikrarlı bir ortamın sağlanmasının bölge ülkelerinin geleceği açısından ne kadar önemli olduğuna bir kez daha dikkat çekmiştir. Sovyetler Birliği döneminden beri bölgede varlığını koruyan, ancak geçmiş dönemde dondurulmuş olan sorunların her biri artık bölge güvenliği için birer tehdit haline gelmiştir. Bölgede güvenliğin sağlanması, ayrılıkçı bölgesel sorunların çözümü, Rusya’nın artan baskısının önlenmesi ve karşılıklı güvensizlik ortamının ortadan kaldırılması Türkiye’yi bekleyen önemli sorunlardır.
Beş Gün Savaşı’nın en ciddi sonuçlarından birinin bölgedeki “mevcut durumun” tehlikeli bir şekilde bozulması olduğu ifade edilirken, Abhazya ve Güney Osetya’ya yeni üsler kuran Rusya’nın her an yeniden askeri müdahalede bulunma riski bulunmaktadır. Aslında Gürcistan ile Rusya arasındaki savaşın henüz bitmemiş, ekonomik krizden etkilenen Rusya’nın uygun bir tarihte yeniden saldırma riski hala devam etmektedir. Bu husus Türkiye’nin bölge stratejisinin gerçekleşmesini engelleyebilir.
Gürcüler için Rusya, bölgede güvenlik ve istikrar açısından en büyük tehdit olarak tanımlanmaktadır. Rusya’nın güçlü bir imparatorluk algısını hala koruduğuna ve bu hususun rejimin ideologları tarafından güçlendirildiğine inanılmaktadır. Bölgede hâkimiyetini devam ettirmek ve enerji koridorlarını kontrol altında tutmak isteyen Rusya’nın, bölge ülkelerinde iç dengelerle oynadığı, baskı yaptığı, dondurulmuş sorunları kaşıdığı ileri sürülmektedir.
Türkiye’nin bu sorunları tek başına çözmesi zor görünmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin sorunun çözümü için Gürcistan’ın Batı ile bağlarını güçlendirecek politikalar üretmesine yardımcı olması gerekmektedir. Ancak Batılı ülkelerin Beş Gün Savaşı’nda izlediği politikaya bakıldığında bölge güvenliği açısından Türkiye’nin izleyeceği politikaların son derece belirleyici olacağı açık olarak görülmektedir. Batılı ülkelerin Rus enerji kaynaklarına bağımlılığının ve Rusya’nın bölge üzerindeki hâkimiyetinden dolayı, bu bölgede Rusya’ya sırtını dönerek bir politika izlemesi mümkün değildir. Beş Gün Savaşı’nda AB ve NATO’nun, ateşkes şartlarını yerine getirmesi için Rusya’ya karşı herhangi bir yaptırım uygulamaması Rusya’yı cesaretlendirmiştir.
Bu nedenle, endişeleri giderecek ve tüm bu devletleri bir araya getirecek ve kalıcı güvenliği sağlayacak politikalar üretmek gerekmektedir. Bu şartlarda Türkiye’nin bölge siyasetinde önemli hamleler ve uygulanabilir politikalar üretmesi kaçınılmazdır.
Bölge tarihine bakıldığında Gürcistan ya Osmanlı İmparatorluğu’nun ya da Çarlık Rusya’sının bir parçası olmuştur. 1918-1921 yılları arasında hüküm süren “Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti” hariç, Gürcistan’ın bağımsız devlet olma geleneği tamamıyla 1991 sonrasında oluşmaya başlamıştır.
Türkiye; Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılması zayıf, istikrarsız ve sorunlu üç yeni komşuyla (Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan –Nahcivan üzerinden)) karşı karşıya kalmıştır. Her üç cumhuriyetteki etnik çatışmalar sadece bölgeyi değil dünyayı etkiler bir duruma gelmiştir.
Bölgede güvenliği ve istikrarı sağlamaya çalışan Türkiye’nin Kafkasya politikası siyaset, ekonomi ve güvenlik boyutuna sahiptir. Siyasi açıdan Ankara, Gürcistan’ın istikrara kavuşması ve toprak bütünlüğünü koruması yönünde politika izlemektedir. Güvenlik yönüyle bölgedeki etnik çatışmaların azaltılarak mülteci akınının önlenmesi, her türlü radikal gruplarla birlikte silah ve uyuşturucu kaçakçılığının engellenmesi, diğer devletlerin bölgeye etkisinin azaltılması Türkiye’nin öncelikli stratejisi olmuştur. İktisadi alanda Ankara, hem bölge ülkeleriyle ticaretini artırmak hem de Hazar enerji kaynaklarının güvenli şekilde nakli konusunda avantajlı bir konum elde etme doğrultusunda hareket etmektedir.
Türkiye ile Gürcistan arasındaki artan ticari ilişkiler ve daha da önemlisi Hazar petrollerinin Gürcistan vasıtasıyla Türkiye üzerinden dünyaya açılması ve Rusya’nın bölgedeki nüfuzuna karşı işbirliği arayışı, Ankara-Tiflis ilişkilerini derinden etkileyen hususlardır. Her iki ülkenin Kafkasya politikalarında ve özellikle Rusya yaklaşımındaki benzerlikler Gürcistan-Türkiye siyasi ve güvenlik ilişkilerinin temelini oluşturmaktadır. Bu çerçevede Türkiye’nin Gürcistan ile ticaret, enerji nakil hatları ve güvenlik konularında ortak hareket etme niyeti ortaya çıkmaktadır.
1991 sonrası dönemde Türkiye-Gürcistan ilişkilerine bakıldığında, ikili ilişkilerin düzenli ve istikrarlı olarak geliştiği görülmektedir. Bağımsızlığın hemen sonrasında Türkiye ile kültürel, dini ve etnik ortak bağlara sahip Gürcistan’daki Türk/Müslüman azınlıklardan dolayı, Tiflis Ankara’ya şüpheyle yaklaşmıştır. Bu süreçte Ankara’nın hiçbir şekilde ayrılıkçı gruplara resmi destek sağlamaması ikili ilişkilerde diplomatik kriz çıkmasını engellemiştir. 1990’lı yılların ortalarından itibaren ise Ankara-Tiflis ilişkileri stratejik bir ortaklığa terfi etmeye başlamıştır. Bunda en önemli etken Moskova’nın Güney Kafkasya’daki nüfuzunu dengeleme arzusu yatmıştır. Washington da izlediği bölgesel politikalarla Ankara-Tiflis ilişkilerinin gelişmesini teşvik etmiştir.
Gürcistan’ın bağımsızlık sonrası dönemde etnik ayrılıkçılık ve ekonomik sorunları çözemeyerek iflasın eşiğine gelmesi Rusya’ya bağımlı hale gelmesine sebep olmuştur. Tiflis, bu bağımlılığı ancak Ankara ve Washington’un desteğini alarak aşabilmiştir. Türkiye ise Azeri-Ermeni ihtilâfı yüzünden Ermenistan sınır kapısını kapatmak zorunda kalmış ve ABD’nin İran’a uyguladığı tecrit politikası yüzünden de Washington ile ilişkisini bozmamak için Kafkasya ve Orta Asya’ya İran üzerinden açılma fırsatını yeterince kullanamamıştır. Bu durumda geriye tek alternatif olarak Gürcistan kalmıştır.
Hazar enerji kaynaklarının uluslararası piyasalara Gürcistan ve Türkiye üzerinde açılması projeleri ise ekonomik olduğu kadar siyasi olarak Ankara-Tiflis ilişkilerini geliştirici bir etki yapmıştır. Her iki ülkenin de ortak çıkarlar çerçevesinde birbirlerine büyük ölçüde bağımlı hale gelmesi, özellikle Gürcistan’daki Türk/Müslüman azınlıklar (Abhazlar, Acaralılar, Azeriler ve Ahıskalılar) dolayısıyla çıkabilecek ikili sorunların aşılmasında kolaylaştırıcı bir etken olmuştur. Bunun sonucunda pasaportsuz seyahate varan bir birliktelik sağlanmıştır. Karşılıklı
ekonomik kolaylıkların getirisi ile ilişkilerde gelecek dönemde daha da yakın bir işbirliğini hatta entegrasyonu getirebilecektir.
Ankara-Tiflis arasındaki askeri ilişkilerin temeli 1997 yılında imzalanan bir askeri işbirliği anlaşmasına dayanmaktadır. Bu anlaşmayı takiben 1998 yılından itibaren, Türkiye’ye eğitim almak amacıyla, Gürcü subaylar gelmeye başlamıştır. Bunun yanında Türkiye’nin Gürcistan’a askeri amaçlarla yaptığı yardımın 40 milyon doları aştığı ifade edilmektedir.
Türkiye’nin askeri açıdan Gürcistan ile ilişkilerinde tartışılan konu Ağustos 2008’de Rus ve Gürcü kuvvetler arasındaki savaştır. Ağustos 2008’in ilk günlerinden Güney Osetya ve Gürcistan arasında çatışmalar başlamıştır. Güney Osetya’nın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından 8 Ağustos sabahı Gürcü güçler Güney Osetya’ya girmiştir. Olayın ardından Rusya da askeri birlikler ve tanklarla Güney Osetya’ya Gürcistan karşısında girmesiyle, durum iç gelişmelerden çıkıp uluslararası bir hal almıştır. Dünya kamuoyunun da tepkisini çeken ve Rusya karşıtı söylemlerin oluştuğu bu savaşta Türkiye duruma müdahil olmuştur. Rusya, Türkiye’nin askeri yardım adı altında verdiği malzemelerin Gürcü ordusunu geliştirerek bu harekâtın başlamasını sağladığını iddia etmiştir. Böylece Türkiye’nin Güney Osetya harekâtına dolaylı desteği ima edilmiştir.
Gürcistan’da sermayesi 1 milyon doların üstünde 27 Türk firması bulunmaktadır. Ayrıca, Gürcistan’da KOBİ niteliğinde yaklaşık 500 Türk şirketi faaliyet göstermektedir.
Gürcistan’da bugüne kadar, Türk müteahhitlik firmaları tarafından yaklaşık 3,5 milyar dolar tutarında 188 proje üstlenilmiştir. Türk firmalarının faaliyet alanları, enerji santrali, turistik tesis, konut, karayolu inşası gibi alanlarda yoğunlaşmaktadır.
Başlıca ticaret ortakları: Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Rusya, Ukrayna
Başlıca ihracat kalemleri: Otomotiv, maden, gıda, demir-çelik ürünleri
Başlıca ithalat kalemleri: Petrol ve türev ürünleri, otomotiv, ilaç, mineraller, gıda, makine
Türkiye’nin Başlıca İhraç Ürünleri: Demir-çelik-plastik borular, temizlik malzemeleri, tıbbi ilaçlar ve demir inşaat aksamları
Türkiye’nin Başlıca İthal Ürünleri: Kimyasal gübreler, demir, alaşımsız çelik ve örme mensucat.
2015 yılı sonunda faaliyete geçmesi hedeflenen Bakü-Tiflis-Kars (BTK) demiryolu projesi de üç ülke arasındaki bölgesel işbirliğinin somut göstergesini teşkil etmektedir. Bu proje ulaştırma alanında Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan arasındaki işbirliğine katkı sağlamanın yanında iki ülke arasındaki ticaretin artırılmasına da yardımcı olacaktır. Projenin tamamlanmasıyla ilk zamanlarda yıllık 1 milyon yolcu ve 6,5 milyon ton yük taşıması beklenirken, 2034 yılında 3 milyon yolcu ve 17 milyon ton yük taşıyacağı öngörülmektedir.
Afganistan–Türkmenistan–Azerbaycan–Gürcistan-Türkiye Transit Taşımacılık Koridoru (Lapis Lazuli): Lapis Lazuli projesi ile Afganistan-Türkmenistan-Hazar Denizi-Azerbaycan-Gürcistan arasında Karadeniz’deki limanlar kullanılarak veya Bakü-Tiflis-Kars demiryolu üzerinden Boğaz Köprüleri ve Marmaray aracılığıyla Avrupa’ya kadar uzanan bir transit koridoru oluşturulması hedeflenmektedir.
21 Kasım 2007 tarihinde ülkemiz ile Gürcistan arasında Serbest Ticaret Anlaşması’nın imzalanmasını müteakip Karma Ekonomik Komisyonu mekanizmasının yerini iki ülke Ekonomi Bakanlıkları tarafından düzenlenen Ortaklık Komitesi toplantıları almıştır. Son Ortaklık Komitesi Toplantısı, 4 Kasım 2014 tarihinde Ankara’da yapılmıştır.
Türkiye’nin, 2004 yılından bugüne dek Gürcistan’a yapmış olduğu ikili resmi kalkınma yardımlarının toplam tutarı 101 milyon dolardır.
2012 yılında yaklaşık 1,4 milyon Gürcistan vatandaşı ülkemizi ziyaret ederken, 2014 yılında bu sayı 1,7 milyona yükselmiştir. Aynı dönemde 1,2 milyondan fazla vatandaşımız da Gürcistan’ı ziyaret etmiştir.
Halen Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, AGİT, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Karadeniz Ekonomik İşbirliği ve GUAM (Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan, Moldova) Demokrasi ve Ekonomik Kalkınma örgütü üyesidir. NATO üyeliği ve ileride Avrupa Birliği'ne üye olmak için uğraş vermektedir.
Gürcistan’ın NATO üyesi olması Türkiye açısından can alıcı değişikliğe neden olmayacak olsa da, Rusya açısından birçok değişikliğe neden olacağı ve sorun yaratacağı çok açıktır. Türkiye’ye en büyük faydası Rusya ile arasında bir NATO devletinin olması olacaktır.

Etnik yapıyı oluşturan unsurlar şunlardır:
Gürcü: % 83.8 -Azeri:% 6.5 -Ermeni:% 5.7 -Rus:% 1.5 -Oset:% 0.9 -Abhaz:% 0.1 -Diğer:% 1.7
Ülke nüfusu 2015 yılı tahminlerine göre 729.500’dur. Ülkenin yüzölçümü 69.700 km2’dir. Rusya, Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye ile komşu olup Karadeniz ile de kıyısı vardır.
Meşhur Kazbek dağı bu ülke sınırları içindedir.

TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR BÖLÜM 6’DA GÖRÜŞMEK ÜZERE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder