TÜRKİYE NEREDE
BULUNUYOR BÖLÜM 1
Önce
birkaç söz:
Türkiye,
bulunduğu coğrafyanın yapısından, konumundan, komşularının kişilik ve
kimliklerinden beslenen birçok sorunla iç içe yaşayan bir ortamdadır. Tüm bu
gerçekler ortada iken, çoğu kişi, bu gerçekleri görmezden gelerek, güncel
olaylar ve gelecek planlar ile ilgili düşünmekte, kafa yormakta ve konuşmaktadır.
Ancak bu söylenenlerin ne kadar uygun olduğunu ortaya koymamız mümkün değildir.
Bir tutamak, konuşmalara bir ışık ve belki de derli toplu bir kaynak olsun diye
böyle bir çalışma içine girildi. Konunun daha iyi anlatılabilmesi için ara başlıklardan
faydalanan bir düzenlemeye gidildi: coğrafi konum, nüfus yapısı, inanç yapısı,
komşular, jeostrateji, jeopolitik. Bu alt başlıklar da kendi içinde gerektiğinde
alt başlıklara bölündüler.
Burada
yazılanların kat be kat fazlasına erişmek mümkün. Çoğu bilgi unuttuğumuz veya
unutulmaya yüz tutmuş orta öğretim seviyesinde bilgilerdir. Zaten hiçbir şekilde
bir konunun en ayrıntılı haline girilmedi. Bunda okuyucuyu sıkmamam düşüncesinin
yanında, konuyu dağıtmamak ve akılda kalacak genel geçer değeri olan bilgileri
vermek düşüncesi de vardı. Ayrıntıya zaman içinde girilecek. Ülkeler ve o
ülkelerin içindeki hassas taraflar ile zaman içinde üzerine gidilmesi gereken
zayıflıklardan bahseden makaleler yine bu portalda yayınlanacak. Ama önce her
Türk vatandaşının bilmesi gereken konular incelenecek olup, bunlar da bölümler
halinde verilecektir.
İlgi
sahibi olunmadan bilgi sahibi olunmaz, bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi
olunmaz diyerek başlayalım.
Teşekkür
ederim.
TÜRKİYE
NEREDE BULUNUYOR?
Gelinen
noktada bir ülke, sadece, coğrafi koordinatların tanımladığı noktada yer
almamaktadır. Artık birçok bilim dalının konumlandırması söz konusudur. Yer
bilimi, iklim bilimi, siyaset bilimi, metalürji, uzay bilimi akla gelen ilk
etkenlerdir. Bunun yanında geleceğin silahları olarak gördüğüm tatlı su ve gıda
maddeleri de artık diğerleri gibi konumlandırmaya etki etmekte olup kısa zaman
sonra en önemli iki etken olacaktır. Ama önce değişmez gerçeklerden bahsedelim.
1.Coğrafi
Konumu:
İki
yarımadadan oluşur. Birincisi Avrupa kıtasının en doğusunda bulunan ve kısaca
Trakya denilendir. Yunanca “boğazlar ülkesi” anlamına gelir. Diğeri ise Asya kıtasının
belli başlı altı büyük yarımadasından en batıda olan ve Anadolu adını alanında
bulunanıdır. Anadolu ismi ise Yunanca güneşin doğduğu yer anlamında
“Anatoli’den” kaynaklanır.
Anadolu
yarımadası, diğer bir anlatımla, Asya ile Avrupa’nın ayrıldığı yerdedir.
Karadeniz ve Çanakkale Boğazları, bu iki kıtayı, arada bir iç deniz (Marmara)
oluşturacak şekilde ayırır. Benzer konumda olan, bir başka ülke ise
Rusya’dır. Ülke topraklarının batı kısmının içinde kalan ve kuzeyden güneye
uzanan Ural Dağları Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlar ve sınır oluşturur.
Bu yüzden Ruslar kendilerini ne Avrupalı ne de Asyalı sayar. Kendilerine
Avrasyalı derler. Haklıdırlar, onlar tam Avrasyalıdır. Türkiye ise daha ziyade
Asyalıdır. Hem köken olarak hem de coğrafi yerleşimin büyüklüğü olarak… Türkiye
için de Avrasya kullanılabilir ancak tanımlama bir çok açıdan eksik kalır.
Evet, Türkiye birçok konuda Avrupa ülkeleri gibi muamele görmekteyse de bu onun
Asyalı olduğu gerçeğini yok edemez.
Şekil-1
deki grafikte, Türkiye’nin, yeryüzündeki
konumu genel olarak gösterilmiştir. Görüleceği üzere kuzey yarım kürede, orta
kuşak diye adlandırılan bölgede, yengeç dönencesinin kuzeyinde bulunur. Bulunduğu
bölge dört mevsimin kesin hatlarla birbirinden ayrıldığı ve yaşandığı bölgedir.
Son çeyrek asırda mevsimler birbirine karışır gibi görünse de yine de mevsimler
arası netlik mevcuttur.
Şekil-1 ülkenin küresel konumu
Türkiye
36°-42° kuzey enlemleri, 26°-45° doğu boylamları arasında yer alır. Anılan coğrafi
konum dört mevsimin belirgin olarak yaşandığı ılıman kuşaktadır. Güneş ışınları
yıl içinde düz zeminlere dik gelmez. Bu nedenle yatay düzleme dik duran
cisimlerin gölge boyları sıfır olmaz. Ülkenin doğusu ile batısı arasında 76
dakikalık zaman farkı vardır. Her boylam 4 dakikaya karşılık gelir ve toplam 19
boylam vardır. Bu fark fazla olmadığından ortak saat dilimi kullanılır. Her
boylam arası genel olarak 85-86 km’dir. Bu da toplamda ortalama/yaklaşık
1615-1634 km eder. Ülkenin en doğudaki kara parçası ile en batıdaki kara parçası
arasındaki mesafe (Iğdır Ovasında Nahçıvan’a temas eden Dilucu Bölgesi-Biga yarımadası)
1565 km’dir. Kuzey-güney hattındaki en geniş yeri (İnce Burun-Toprak Tutan Köyü)
680 km’dir.
Sahip
olduğu alan itibariyle komşular arasında bir tek İran’dan küçüktür. Ülkenin izdüşümü
alanı ile ilgili birçok rakam ile karşılaşmak mümkünse de, biz bu rakamlardan,
en yetkili makam olan Harita Genel Komutanlığının 2014 yılına ait ölçümüne
itibar etmek durumundayız: 780.043 km2. Bunun dışında 779.452, 783.562 km2 gibi
rakamlar da karşınıza çıkabilir. Dünya üzerindeki diğer ülkeler ile kıyaslandığında,
hayli tatmin edici bir rakam olan 780.043 km2’nin 23.764 km2’si Avrupa kıtasında
Bulunan Trakya bölümüne aittir.
Türkiye, 3 ve 4. jeolojik zamanda bugünkü fiziki şekillerini
kazanmıştır. Jeolojik oluşumu oldukça genç bir ülkedir. Bu sebeple;
-Yeryüzü
şekillerinin dış kuvvetlerle aşınıp düzleşmesi için yeterli zaman geçmediğinden
oldukça engebeli ve yüksek bir ülkedir. Ortalama yükseklik 1130 metredir.
-Türkiye’nin
yer şekillerinin fazla engebeli olmasına bağlı olarak iz düşüm alan ile gerçek
alan arasındaki fark fazladır.
-Akarsuların
yontması ile düzleşen eski arazilerin, 4. jeolojik zaman başlarında oluşan yükselme-alçalma
hareketleri sonucu, yeniden yükselmesi Anadolu’da yüksek düzlükler (platolar)
oluşmuştur ve bunlar geniş alan kaplar.
3.
jeolojik zamandaki şiddetli yerkabuğu hareketleri esnasında oluşan fayların
varlığı ve henüz oturmamış genç arazilerin fazla olması sebebiyle Türkiye aktif
deprem kuşağı içindedir.
Yine
3. jeolojik zamanda meydana gelen volkanik faaliyetler, özellikle, İç ve Doğu
Anadolu’da sönmüş volkan konilerinin geniş alan kaplamasına sebep olmuştur.
Afrika,
Arabistan ve Hint levhasının kuzeye doğru hareket etmesi sonucu Avrupa ve Asya
ile çarpışma gerçekleşmiştir. Buna Alp orojenezi denir. Çarpışma sonucu oluşan
dünyanın en uzun kıvrım dağları olan Alp-Himalaya dağları Türkiye’yi kuzey ve güneyden
doğu-batı yönünde geçerek çok geniş alan kaplar. Bu çarpışma hala devam
etmektedir ve bu dağ silsilelerinin yükseklikleri, her sene çok küçük miktarda
dahi olsa, artmaktadır.
Kuzey
Anadolu Dağları’nın Karadeniz, Torosların ise Akdeniz kıyıları boyunca doğu-batı
doğrultusunda uzanmaları sonucu:
-Yağış
farklılaşır.
-Doğal
bitki örtüsü değişir.
-Ulaşım
zorlaşır.
-Nüfusun
dağılışı farklılaşır.
-Ekonomik
faaliyetler değişir.
-Yükseltinin
batıdan doğuya doğru artması karasal iklimin etkilerinin de artmasına, ürün çeşitliliğinin
azalmasına, gelişmişlik düzeyinin azalmasına sebep olur.
Ülke
toprakları Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu
Anadolu bölgesi diye 7 ayrı bölgeye ayrılmıştır. Bu ayırım tamamen iklim ve
yeryüzü özelliklerine dayanılarak yapılmıştır. Bu bölgeler de kendi aralarında
yine iklim ve yeryüzü şekillerine dayanılarak birkaç bölüme ayrılmıştır. Ayrıntılı
inceleme konumuzun esasını teşkil etmediğinden yapılmayacak.
Anadolu yarımadasına ve
Trakya’ya güneş ışınları hiçbir zaman dik açıyla gelmez. Güneyden kuzeye doğru
gidildikçe güneş ışınlarının geliş açısı düştüğünden ısı azalır, gölge boyları
uzar, gece-gündüz arasındaki fark artar. Kuzey rüzgârları ısıyı düşürürken, güney
rüzgârları yükseltir. Dağların güney yamaçları daha sıcak olduğundan yerleşim güney
eteklerinde gelişmiştir. Genel davranışa bir tek Karadeniz bölgesindeki yerleşim
yerleri uyum göstermez. Bu bölgede asıl yerleşim, deniz kenarı olması
nedeniyle, dağların kuzey eteklerinde gelişmiştir ve büyük şehirler kuzeye
bakar. Kış aylarında ülke genelinde cephe yağışları artar.
Ülkenin
her iki parçası da üç tarafı denizlerle çevrili yarımada özelliği taşır.
Anadolu yarımadasında yükseklik doğuya doğru gidildikçe artar. Anadolu yarımadası
yakın jeolojik zamanda oluştuğundan kırıklı arazisi fazladır. Bu nedenle
tektonik depremler sık görülür. Maden çeşitleri fazladır. Ortadoğu ve Asya
petrollerine yakınlığı, boğazlara sahip olması jeopolitik önemini artırır.
Akarsu yönünden oldukça
zengindir. Nehir, ırmak, çay ve dere olarak birçok akarsu ülke toprakları içinde
doğar ve birkaç tanesi hariç yine ülke sınırları içinde genelde denizlere dökülür.
Bunlardan nehir ve ırmak sınıfına girenleri şunlardır:
Filyos,
Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak, Çoruh, Aras, Zap, Dicle, Fırat, Asi, Seyhan,
Ceyhan, Göksu, Manavgat, Aksu, Küçük Menderes, Büyük Menderes, Gediz, Meriç.
Neredeyse
tamamı tatlı su taşıyan bu nehir ve ırmakların kimisi doğrudan, kimisi ise
dolaylı olarak ülkenin jeostratejik ve jeopolitik konumuna etki eder. Etkileri
o bölümlerde incelenecek olup, burada kısaca bahsedilmiştir.
Ülkede mevcut göller ve dağlar (sıradağlar hariç),
jeostratejik ve jeopolitik konuma etkileri ihmal edilebilecek kadar az olduğundan
burada inceleme konusu edilmemiştir.
Yeraltı
zenginliği denince akla madenler gelir. Her ne kadar elmas ve petrol gibi çok
pahalı ve gerekli madenler konusunda yetersiz ise de bu topraklar diğer
madenler konusunda oldukça zengindir ve çok çeşide sahiptir. Genel olarak çıkarılan
madenleri saymamız gerekirse bunların; demir, bakır, bor, barit, krom, boksit,
cıva, kükürt, fosfat, zımpara taşı, manganez, mermer, volfram, asbest, altın,
taş kömürü, linyit gibi stratejik madenler olduğunu görürüz.
TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR BÖLÜM
2’DE GÖRÜŞMEK ÜZERE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder