23 Aralık 2015 Çarşamba

TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 8 - Komşular, İran

TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 8

İran:
1 Nisan 1979 tarihinde kurulan İran İslam Cumhuriyeti, kendine özgü bir yönetim biçimine sahiptir. Anayasa’da, egemenliğin yasama, yürütme ve yargı organları tarafından, Dini Lider’in himayesi altında kullanılacağı kayıtlıdır.
Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır. Ancak iç ve dış politika önceliklerinin belirlenmesi ya da silahlı kuvvetlerin ve emniyet güçlerinin sevk ve idaresi yetkileri Dini Lider’in uhdesinde toplanmıştır.
Cumhurbaşkanı, Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin onayını almış adaylar arasından, dört yıl süreyle ve en fazla üst üste iki dönem için halk tarafından seçilir. İlk turda adaylardan herhangi biri %50’nin üzerinde oy alamazsa, en fazla oy alan iki aday ikinci turda yarışır.
İran İslam Cumhuriyeti’nin temel yasama organı olan İslami Danışma Meclisi seçimle işbaşına gelen 290 üyeden oluşmaktadır. Milletvekillerinin görev süresi dört yıldır. İran’da seçilme yaşı 27-75, seçmen yaşı ise 18 olarak belirlenmiştir. Meclis, kanunların oluşturulması ve uluslararası belgelerin onaylanması gibi görevlere sahiptir. Kabul edilen yasa tasarıları onay için Anayasayı Koruyucular Konseyi’ne sunulur ve onay alındıktan sonra yasalaşırlar.
İçişleri Bakanlığı’na kayıtlı 240 siyasi grubun faaliyet gösterdiği İran’da siyasi parti temelinde bir yapılanma bulunmamaktadır. Siyasi hayatta, partiler yerine daha çok baskı/çıkar grupları olarak adlandırılabilecek yapılanmalar rol oynamakta, bu gruplar seçim zamanlarında büyük ittifakların çatısı altında toplanmakta, seçimlerden sonra tekrar dağılmaktadır.
İran’da 14 Haziran 2014 tarihinde yapılan son Cumhurbaşkanlığı seçimleri Devlet Uzlaştırma Konseyi Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Hasan Ruhani kazanmıştır. Cumhurbaşkanı Ruhani ve Hükümeti önceliklerini, nükleer müzakerelerde olumlu gelişmeler kaydedilmesi ve bu suretle ekonomi alanında önemli adımlar atmak olarak belirlemiştir.
İran, 400 yıla yakın süredir değişmeyen 560 km’lik bir sınırı paylaştığımız önemli bir komşumuzdur. Mevcut sınır 1639 yılında yapılan Kasr-ı Şirin anlaşması ile tescil edilmiştir. İran’da halen Tahran Büyükelçiliğimizin yanı sıra Tebriz ve Urumiye Başkonsolosluklarımız görev yapmaktadır. İran ise ülkemizde Ankara Büyükelçiliği’nin yanı sıra İstanbul, Erzurum ve Trabzon Başkonsolosluklarıyla temsil edilmektedir.
İran ekonomisi yüksek oranda petrol gelirlerine (İran dünya petrol rezervlerinin % 10’una sahiptir) bağımlı görünmektedir. Devlet, genel olarak ekonominin % 35’ini doğrudan, % 45’ini ise “bonyad” olarak adlandırılan vakıflar aracılığı ile elinde tutmaktadır. Kalan % 20’lik kesim ise, küçük çaplı ticaret erbabının (pazar) elindedir.
İran, Rusya’dan sonra en büyük doğalgaz rezervlerini elinde bulundurmasına karşın (İran dünya doğalgaz rezervlerinin % 17’sine sahiptir), doğalgaz alanında net ithalatçı konumundadır. Doğalgaz rezervlerinin sadece %48’lik bir bölümü işletilebilmektedir. Hâlihazırda İran, boru hattı kanalıyla ülkemize, Ermenistan’a ve Azerbaycan’a (Nahçıvan) ihracat, Türkmenistan’dan da ithalat yapmaktadır.
2010 yılı içinde, sübvansiyonların aşamalı olarak kaldırılmasına başlanmış, özelleştirme konusunda önemli adımlar atılmış ve KDV uygulamasına başlanmıştır.
Sanayi hammadde ve ara ürünleri, gıda ürünleri ve tüketim maddeleri ile teknik hizmetler ithalatı gerçekleştiren İran, ham petrol, petrokimya ürünleri, sebze-meyve, halı ve fıstık ihraç etmektedir.
İran’la ikili ilişkilerimiz, içişlerine karışmama, karşılıklı saygı ve iyi komşuluk ilkeleri zemininde geliştirilmekte ve genel olarak istikrarlı bir yükseliş çizgisi izlemektedir. Bir zamanlar İran’ın Türkiye’ye rejim ihraç ettiğinden bahsedilirdi. Son zamanlarda hiç duyulmayan bu ihracatın ne olduğuna dair belirgin bir ipucu yoktur.

İyi bir İran-Türkiye ilişkisi sırtını birbirine dayamış dövüşçü görüntüsü verir. İran Türkiye için doğuya açılan, Türkiye ise İran için batıya açılan kapıdır. İran, Türkiye için Orta Asya’ya kara yolu ve demiryolu ulaşımı fırsatı sunarken, Türkiye ise İran için Avrupa’ya giden transit yoldur. İran Türkiye üzerinden doğal kaynaklarını Avrupa pazarlarına sunma şansını yakalarken, Türkiye de İran üzerinden Orta Asya, Kafkasya ve Hazar Havzası ile çeşitli ekonomik ilişkiler kurma yeteneğine sahip olmaktadır. Ekonomide Türkiye, İran sanayisinin tamamlayıcı unsurunu oluştururken İran enerjide Türkiye’nin ihtiyacını karşılamaktadır.
Bölgesel güç olma iddiası iki ülkeyi tarih boyunca karşı karşıya getirmiştir. Türk-İran ilişkilerindeki tarihsel sürecin temeli, Osmanlı ve Safevi Hanedanları arasında yüzyıllar boyu devam eden, Doğu Anadolu ve Irak toprakları üzerinde ideolojik, siyasi ve stratejik mücadeleye dayanmaktadır. Bu dönemde, Türkmen geleneklerine dayalı olarak kurulduğu halde, devletin kurumlaşmasıyla gelişen ve Türkmen hayat tarzından uzaklaşan ve Osmanlı ekseninde gelişen Sünni kimlik ile, Anadolu’da yabancılaşma duygusuna kapılan yarı göçebe Türkmenler üzerinde dini mezhebe dayalı etki alanı kuran Türkmen kökenli Safevi Hanedanlığı ekseninde gelişen, Şii kimlik arasındaki diplomatik, ekonomik ve stratejik mücadele sonucunda Türkmenler İran’a, Sünni Kürtler ise Osmanlı’ya yönelmişlerdir. Bölgenin etnik yapısındaki bu gelişme iki ülke arasındaki sınır sorunları başta olmak üzere birçok sorunun sosyolojik, psikolojik temelini oluşturmuştur.
1923 yılında Türkiye’de bağımsız ulus devlet modeli olan Türkiye Cumhuriyeti, 1924 yılında ise İran’da Fars kimliğini temel alan ve monarşi düzenine dayalı Pehlevi Hanedanlığı kurulmuştur. Bu dönemde ikili ilişkiler monarşi-cumhuriyet karşılaştırması ekseninde gelişmesine rağmen iki ülkenin Pehlevi ve Atatürk politikalarıyla batıyla yakın ilişkiler kurması sebebiyle altın çağını yaşamıştır. Bu dönemden sonra İran ve Türkiye, Pakistan’ı yanlarına alarak Merkezi Anlaşma Organizasyonu’nu (CENTO) ve bu bölgede ilk bölgesel ekonomik işbirliği örgütü olan Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği’ni (RCD) kurmuşlardır.

İki ülkenin sırtını birbirine dayayıp, birlikte hareket etmeleri batıyı oldukça endişelendiriyor. Batı, İran-Türkiye yakınlaşmasının Arapları etki altına almasından, İran-Arap yakınlaşmasının Türkiye’yi içine almasından ya da Türkiye-Arap yakınlaşmasının İran’ı içine almasından çekinmektedir. Çünkü her koşulda oluşan böyle bir ittifakın gerçekleşmesi Batı’nın Ortadoğu’daki dolaylı egemenliğinin sonu olmaktadır.
11 Eylül sonrası dönemde Amerika’nın Afganistan ve Irak işgalleriyle Taliban ve Saddam yönetimlerinin ortadan kaldırılması İran’a yeni bir bölgesel etki alanı kazandırmıştır. ABD’nin amacı İran çevresinde genellikle ABD merkezli meydana gelen değişimlerden İran’ı dışlamak veya etkisini en aza indirmektir. Batılıların “İslam dünyasının ittifakını sağlayacak potansiyel gücü olan ülkeler üzerindeki siyasetleri” İran’ın Araplarla ve Türkiye ile stratejik ilişkiler kurmasını engellemeye yöneliktir.
Batı’yla bu çoklu ilişkilerde özellikle ABD - İran ekseninde kuşkusuz en kritik noktada Türkiye durmaktadır. Türkiye de bölgesel güç olma iddiasındadır. İran’la olan ekonomik ilişkilerini geliştirmek istemektedir. Bu bağlamda İran ve Türkiye arasında ticaret hacmi genişlemektedir. Türkiye, İran’dan başlayacak enerji hatlarının geçişi için topraklarının kullanılmasını istemektedir. İran ise gazının Avrupa’ya Türkiye üzerinden ulaşmasını istemektedir. Kısacası Türkiye ve İran başta enerji olmak üzere çeşitli alanlarda bölgesel
ittifak kurma arzusundadırlar. Ama Türkiye İran ile olan ilişkisinde ABD’nin siyasi ve ekonomik baskılarına maruz kalmaktadır. Nitekim Türkiye İran’dan aldığı doğalgazın fiyatını indirmek istemiş, İran fiyat indirimini İran doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarına ulaştırılması şartına bağlamıştır. İran doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması Türkiye’ye fevkalade stratejik ve ekonomik çıkarlar sağlayacak olmasına rağmen ABD’nin baskısı ile Türkiye bu konunun ayrıca ele alınmasını önermiş; neticede sonu ne zaman geleceği belli olmayan müzakerelere bağlı olarak ekonomik anlaşmalar askıya alınmıştır.

Kürecik ilçesine yerleştirilen NATO ya ait Patriot füzeleri, İran tarafından tehdit unsuru olarak değerlendirilmiş olup, ilişkiler gerilmiştir. Ancak füze konusunda ilişkiler, esasında, 1990’lı yıllardan beri gergindir. İran’ın ŞAHAP serisi füzeleri ürettiği 1990’lı yıllarda ortaya çıkmıştı. Başlangıçta kabul etmediler ama daha sonra elde edilen bilgileri yok sayamayacakları için kabul etmek zorunda kaldılar. Bu füzelere nükleer harp başlığı takılabilmektedir. Menzili Türkiye’nin her yerini vurabilecek yeterliliktedir.
İki ülke arasındaki sorunlardan biri de, İran’a uygulanan uluslararası ambargo süresince, Türkiye’ye yapılan petrol satışından elde edilen gelirin İran’a altın olarak sokulması ve bu esnada yapılan yolsuzlukların üst düzey yöneticileri ilgilendirmesidir. Mevcut İran yönetimi bu konuya el atmış olup, bu konuda suçlu gördüğü kişiyi tutuklamış ve yargılamaktadır. O zamanın İran cumhurbaşkanı ile Türkiye başbakanı da bu konuda mevcut yargılama nezdinde şüphelidir. O zamanın Türkiye başbakanının ilgisi İran’da tutuklanan kişinin bir çalışanı olan Rıza Sarraf üzerindendir.
Nükleer güç sahibi ülkeler ile yaptığı anlaşma, İran’ın dış ilişkilerinde elini hem rahatlatmıştır hem de güçlendirmiştir. Kendisi de artık tescil edilmiş bir nükleer güçtür.
İran’ın üye olduğu uluslararası kuruluşlar:
Birleşmiş Milletler (BM), İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT), İslam Konferansı Örgütü Parlamentolar Arası Birliği (İKÖPAB), Developing 8 (D-8), Bağlantısızlar Hareketi (NAM), Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (KSYÖ), Şangay İşbirliği Örgütü (Gözlemci Üye)
           İran’ın nüfusu, 2013 sayımına göre 77.176.930’dur. Yüzölçümü ise 1.648.195 km2’dir. Türkiye’nin komşuları içinde yüzölçümü daha büyük olan tek ülkedir.
            Komşuları; Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Irak Pakistan, Afganistan ve Türkmenistan’dır. Basra Körfezi, Hazar Denizi ve Hint Okyanusunda kıyısı vardır.


            TÜRKİYE NEREDE BULUNUYOR 9’DA GÖRÜŞMEK ÜZERE.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder